12
Yorum
2
Beğeni
4,8
Puan
2822
Okunma

sizi anılardan soğutan keder
gecenin yüreğine çekilir
bir gümbürtüyle konuşur hayat
ellerini adreslerin solgunluğuna dayarım
yıldızları ürkmüş gökyüzünün uzağına
resme yatkın bir umudun kıyısını çizerim
ayaklarından asılan bir dünyanın yalnızlığı
sesin sabaha aktarıldığı anı yutkunur
seni koynundan çıkarcasına
bir avuç kar ısınır bakışlarına
kekliğe pususu aceleci yolculuk
düşlerine vurulur konakladığı sonun
öfkemi cılız bir palmiyenin yüzüne söyledim
ilk defa denizden utandım aynı dilde buluşunca
çöpüne titiz kentin suskunluğuna yazılan çöpçüleri
midye kabuklarına dayayıp yarınlarını
rüzgarlara çekildiler dilin yırtık çadırlarından
şimdi hangi düğme varır bir yaka düşünmeye
ey dil yutmuş tanrı
tırnaklarını yiyor bir halk
ne kendini anlatabiliyor ne anlattığı kendi
kalemlerini hayata sivrilten çocuklar
babalarından yana tutabilsinler diye kaşıklarını
şairlerin suskunluğunu dizerler sofralara
kumrularsa gökyüzünün vicdan rengidir hala
acılar aklımıza yeni bir alfabe
ağız suçmuş meğer ele değdikçe
Vahdettin Yılmaz
5.0
83% (5)
4.0
17% (1)