5
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1271
Okunma
korkular, bir sabahtan :
ben sevilmeyi ve sevmeyi doğuştan öğrendim, sevişmeyi ise çok daha sonra
ama sever-sevilirken aynı zamanda, kaybetmek korkusu da büyüdü aklımda
önce saçımı okşayan sıcak elleri taşıyacaktı, gözyaşları ile soğumuş tabutlar
ve tende kalan dudak izlerimle aralanacaktı, yarınlarda ayrılıklara ait kapılar
ve öğrenecektim çocukları ağlatan, düştükleri zaman kanayan dizleri değildi
hani bir daha hiç sevilmemek var ya, işte bütün korkular yalnız bunun içindi
siz benim sevdiğim ve beni seven hepiniz
belki konmaz bir daha çocuk yüreğime kargalar, bir de siz söyleseniz.
korkular, güneşe rağmen :
gün gelince anlaşılıyor işte, hele bir sertleşsin sakallar ve büyüsün göğüsler
başka sevdalarla atbaşı koşuya başlar, bildiğimiz bütün sevme ve sevilmeler
işkencelerde büyürken onur ve direniş, idam sehpalarında anıt gibi sallanırız
yürekten taşar zengin soframız, ‘yarin yanağından gayrı, ne varsa paylaşırız’
ama bazı yanan ışıklar karanlığa saklar gözümüzü, şaşırırız ya gidilecek yolu
işte o zaman bir kanser hücresi olup, her adımla yenileriz içimizdeki korkuyu
hey benim, aydınlıktan uzak memleket gibi halim
kovalar mı bulut olmuş kargaları, şöyle bir sallamakla çocuk ellerim.
korkular, bir akşamüstü :
kavgada atılan son yumruk ertesidir, kış uykusu bahar dalı bir rüyadır şimdi
tarlanızda en zengin miras, korkuluklar kendi halinde, her şey bitmiştir sanki
ama birden günden geceye doğru bir yel eser, içi boş bir ıssızlığa kapılırsınız
ekilmiş bütün tohumlar kıyamet yerinde talan, siz çaresizce bakar, kalırsınız
öyle bulutlarla kaplanır ki gökyüzünüz, kış karasından bile soğuk ve karanlık
korkudan ağlamaya başlar çocuklar, en çok onlar için gerekiyor çünkü aydınlık
sen sarı saçlı, mavi gözlü güzel çocuk, bir daha
bereketli bostanlardan kargaları nasıl kovdun, yeniden anlatsana.
Cevat Çeştepe
5.0
100% (5)