35
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
2751
Okunma


akşamın toz bulutu esrik gezinirken caddelerde
küresel ısılar asfaltla selamlaştılar
sanki yıllar geçmemiş hiç
donakalmışız cinnetin mahzeninde
aklımız oynamış yerinden
doğayı küstürdüğümüzden beri
biriktirdiğimiz aşklardan uzaklaşarak
hapsolduk kimsesizliğe
sentetik bir yel yalarken düşlerimizi
sustuk
sustukça
dağıldık
şimdi / tepeleme bir kar yağsa inanmam ki
yüzüm buz
derim pul pul
ellerim bir martı kadar korkak
dokunsam da sonsuz apaklığına
inanmam ki
çözdüm çakıl taşlarının kum renkli gizini
kutsal müjdelere gebeyiz belki
belki yarın denen otobüste görürüm seni
özledim / türkü söyleyen esmerliğini
hani
çıplaktı avuçların
öylesine utangaç
ve
özledim / öpmeye kıyamadığım rengini
akşam / bin yıl öncesinden kalma hüznünü üfledi asfalta
bir minibüs egzozuyla savurdu zamanı
aşkların arabesk alfabesini zaten ezbere biliyorduk
’sen imkansızsın / sensizlik imkansız’
duman gri / akşam kızıl / hüzün arsız
yapay hazlarla dopdoluyduk
adreslerini şaşırıyor mektuplarımız
çini mürekkepli manilerimiz kayıp
(kim bilir nerede)
zaten bir süredir de yazmıyorduk
hasret / eski kırmızı ciltli bir sözlükte
kalmayacak bebelerimize
yıkılıp uzanacak avuçlarımızda şarap tadında yıllanmışlık
biz mektupsuz yaşamayı çoktan göze aldık
size hiçliği bırakırken
utanmadık
...
f.a.