7
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2756
Okunma
Ağlayan Çelişkili Kadınlar Hikâyesi
Kadere yasak aşklar
Hapishane mahkûmları
Ahbapları yalnızlık
Yalnızlık içinde yalnızlık onlar
Hapishaneler biraz mahkûm
Biraz hayat büyütür
Şekerleme bölüşür gibi
Bölüşmüş kafesten evler
Herkes tane tane bir yerde
Hayata dem tutma çabası değil bu
Islah olmayı beklediğinizi sanmayın
Kuşlar kafeste değildir
Onlar ayrı dünyada
Sadece onlara
Kötülükten uzak yumuşak bedenlerine ait dünyada
Hiçbir insan sığamaz kafeslere
Ve kuşlar kafese kapatılmaz!
Kaderleri yaz kızımın parmak uçlarında
Ve toplum hekimleri olan hâkimlerin dilinde olanlar
Tanrı konuşmaz unutmamalı
Âşıklar gözleriyle anlaşır
Küsmeyi unutun
Tanrı küsmeyi bilmiyor
Müebbet kimseyi öldüremedi
Unutmak kadar
Engel duvarlarının boş köşelerinde
Ranzalar arasında onca çocuk koşar
Ellerinden şekerleri alınmış
Unutularak öldürülmüş
Unutanlar için
Unutarak öldüren
Akılları ve meşgul kişilikleri cana bulanmış katiller için
Daima yumruklayacak bir duvar var
O ranzalar arasında
Kim bilir
Belki bir gün Tanrı’da davalara kulak asar
Yenidünya yaratır
Beklemeli
Umut…
Umut…
Umut…
Umut hayranlık uyandıracak kadar değil
Kıskançlık krizlerine sokacak kadar güzel
Kazanmak için ter akıtmalı
Gözyaşlarını ne sanıyorsunuz ki?
İki defa ölerek doğanlar
Özgürlüğün gölgeleri daima ellerinizi tutuyor olacak
O sizi kucaklayan en büyük gerçek
Tıpkı ruhunuz gibi
Sadece sessiz ol
Telaşla kadeh tokuşturma
Cehennem onca teni yaktı
Hiç birini duymadın
Öyleyse sende sus
Sükût altındır unutma
Gözlerin yeter
Gecesinin karanlık siyahında
Zamanı yutar kimileri
Hem nefret eder
Hem de deli gibi severler
Çelişkisinde dirilip zamana karşı aşkın
Bazı kuşlar kafese tıkılmaz
Belki de günahları yeniden yazdırmalı
Ki sabahında gri bir pazartesinin
Pazarı özlemeyi bırakmalı bir kenara
O dün ve yarının çelişkisiydi
Farkına varmalı nankör yanının
Bin cana
Bir ölüm var
Acıyan yaranın tatlı kaşıntısını sevmeyi bilmeli
Fark edebilmeli
Pençesinde bir aslanın
Yumuşak tüylerini görmeli
Açmalı gözleri
Açmalı ve bilmeli
Hayat tek bir an
Bir gün ölüm var
Acı çekmeli
Masandaki bir avuç suda
Kendilerini okyanusların kollarında sanan
Masum balıklar için
Acı çekmeli
Bir gün ölüm var
Siyahları mı aydınlatır beyaz?
Yoksa siyah mı aydın eder beyazı?
Siyah mıdır beyaza değer katan?
El ele kol kola olmadıktan sonra halkalar
Nasıl zincir olur o halay?
Ön tekere kızmayı unutmak gerek
Geride gitse rotayı O çizer
Senin işin takip etmek
Hatırla
Bir gün ölüm var
Sapanlar bazı kuşlara dokunamaz
Kendini taşlar sapan tutan eller
Kafesler ürkekleşir kuşlar ötünce
Her ötüşü harabeye döndürür kafesi
Gönülde olsa kafes
Altında
Bazı kuşların gölgesine basamazsın
Kafeste olsalar da
Daima göklerde
Gökleri taşır onlar
Gökyüzünde umudu saklıdır kimi gönüllerin
Gökkuşağının dibinde hazine aranmamalı
Gönlü yoksa kuşların
Kafeste neye gerek?
Gökkuşağının hazinelerini aramayı kes artık
Kalbini kırıyorsun
?
Sorma…
An…
Bir gün ölüm var
Unuttun mu?
Sen ana demiştin o renklere!
Ve unutma!
Ya güneş doğarken hatırlanırsın
Ya da yağmur yağarken…
İbrahim BAYSU
Siz şiirlerimi okurken ağlıyorsanız ben yazarken ölüyorum...
sR___
5.0
100% (7)