Kanun namına;
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde;
Bir yörük çocuğu İstanbul'a askere gitmiş. Biraz sosyetik bir ortammış askerliği icraa ettiği muhit.
Siz deyin beş, ben deyim on sene filan askerlik etmiş orda bu genç.
Teskereyi alıp gelmiş;
Dili yaşam tarzı değişmiş. Güya sosyeteleşmiş ya...
Köyüne gelir gelmez, oldukça kibar bir lisanla; "anneciğim, bu keçilerin başlarındaki ağaçlar da ne?" diye sormaz mı?
Halen konuşulur bu mevzu Toroslarda filan..
..
Şimdi bunları niye mi anlattım?
Şecaattin ağabeyimin kaleminden vatan coğrafyasını "toynak"layan okkalı manzumeler okumaya alışmıştık ya Kanun namına...
Acaba diyorum; benim eski fişek ağabeyim; bugünlerde ziyade yıldızdoğan mı dinliyor, ya da Arif Nihat mı okuyor tekrar..
Yanlış anlama abi; ben de dinliyor ve okuyorum da; bu şiirin kurgusu bana tanıdık geldi biryerlerden Kanun namına...

Gerçi taaa Alamanya'dan Hilmi Yazgı da gündeme taşımış.
Ağbey Zatınızın Şecaatine münasip daha orjinal manzumeler inşa eylemenizi tüm kalbimle ve de Kanun namına arz etsem, umarım yanlış anlaşılmam.
Kanun sizi çok seviyor. Ankara'ya ilk gelişimde de ziyaret edeceğim inşallah.
Allah'a emanet olunuz ve Kanun namına selamımı kabul buyurunuz.