mehtâbı süzdüm, nisan ayının son cumartesi gecesi
uyur,nisyanda bir teselli süzündürdüm gözlerime
bendim sandım, bir orta oyununda sana eşlik eden,yüzünü güldüren
zannetme ki pişekar,fasl-ı cümbüşüm her telden aşikâr

mahrem yüreğinden geçiş izni,bir oyuna mukabil
ya da bir mecmuada,istanbul kokuyorumdur kim bilir?




aşkın doğduğu ânı,gri fânuslar altında izlemekmiş kaderim
mücahede etmem neye yarar?
tefahür eyledin ya sen ,kadın bulaşmış yüzüne
aşk içinde,yürürlüğe giren bir devşirme yoluna giderim
ya da bir yazı-tura oyununda;
suskun yenilgilerimi,
sualsiz bir öneriye çevirip,kıyas kabul ederim.


yorumlanamayan aşk-ı tahayyülde,her gece raks ettim
adımıma laleler,adımına mor sümbüller serpiştirdim
ki farklı bir yankısı vardı eflâtunun,senin lâl gözlerinde
bir yudum içtim,içselleştim!
bir adım öne geçtim,vicdanına seslendim


dem vurdu şiirlerim
tüm vecizelerde mukabele ettim seni
eğer yağmurlar yağacaksa,soğuk hücrelerine yağsın
alsın baştan başa, mavi serinliğinde seni yıkasın
eğer ölüme benzer bir şey olacaksa,oracıkta hatırlatsın,
eğilip aşkı yudumlarsın belki,
belki de konusu oluruz,
elimize alamadığımız bir mecmua dergisinde,


bağıra çağıra ilân-ı faslı oluruz aşkın,bu son fasılda


anason sarhoşluğunda unutursun ancak bizi
öyle derini bıçak kesmiş gibi değildir bir aşk-ı aldatmak
hicranın tüm esintileri yapışır,gamsız dokularına
ilkin acımaz belki,gönül acısı her dem yoklar kalbini
tanımsız kadınları geçirirsin aklından,
tanımsız kokularını
efsûnlu bir koku benden yadigar,o da sızlatır burnunun direğini
imana gelirsin,hoşgeldin diye beklemez aşk artık kapında
tarihi olacaksın belki de kendinin,müptelası olacaksın
radife ötünceye kadar anımsayacaksın beni


aşk,kırılmış kalplerin mecbuasından silinmez dememiş miydim?



şimdi yürek konuğu sensin


baskıya geçti aşk-ı kimliğin

tamamıyla şikest olduk şimdi!