4
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1527
Okunma
Gecenin karası karşısında küllere ay serpen
Güz günü bir sır söyledim ya sana
Menteşesi paslı bir geçmişten geçip
Aldırma, bakmışsın
Ateş işçileri son vardiyada infilak sesine koşmuş
Bir hiç için geçilen
Sağır ve suskun sarkıtlar tünelinde
Bıçkın leylakları linç kokan günlere
İçimden uçurum dökerek geldim ya
Kantarmayla kanayan ağzım yorgundur artık
Anla, anlatılan
Kir tutmuş bir yaşamaktır
Sulardan bunca bahsetmesi de
Bundandır de
Sorarlarsa
Kervanı yola düşürmüş dervişin
Sırrını unutması sayılsın dedi benimkisi, de
Sayılabilirse eğer
Ancak o zaman o uslu susla
Sır tutan çöl çukuru olabilir ağzım
Sırrında zehirsiz akrepler kırıştıran aynalarda
Dedi, de
Değilse silip o sinik ve uğultulu uğrun izlerini
Kesiğini, ikna eden iltifatların
Yaralarıma kuduz kanlar basıp portakal bahçelerini
Karpitle boğabilirim
İçinden deniz geçen dağları içini denize dökmeye
İkna edebilirim
Dedi, de
Ama sarsan sanki durulabilir çalkantılı yerlerim
Durabilir çelimsiz ellerimde siğillerin çıkışı
Çanların ortaçağı susabilir ve kalbimin ayasına
Sağnaklardan geçilmeden de gelinebilir
Uzak tapınaklardan
Dedi, de
kendine
Yılları aşk hızıyla en jazz halimde geçip
Avlulara girmeden eşikte bekleyişim, nefesim
Bir makam gibi yakışın içindi nefesine
Yakışsın içindi buzul çağından geçen gülüşüm
Gülüşünün olur olmaz yerine, yetmedi
Çekiyorum çehrenden sesimi
Çevrenden çekiliyorum
Gecenin karası karşısında küllere ay serpen
Güz günü bir sır söyledim ya sana
Aldırma, yerine yakıştı bakışlarında
Dedi, de ama
Eyvah da deme şimdi
26119İst.
5.0
100% (1)