9
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1324
Okunma

Bütün bu yollar maziden ikbale ağlar
gittiğin yer hakimiyetine mağlup gidemediğin intizar
kırmızı kiremitli çatıların masum güvercinleri
ayrılığa kanat çırpışındaki heyecana baka kaldılar
ben ise en çok sende ki bu hale şaşırdım
ve bir de bin bir emekle büyüttüğüm küçük saksı esiri
gözlerinle yarışan kurdelesiz yalnızlık şiirlerimi
balkonumda kurumak üzere olan cezayir menekşelerinin
suskunluklarına inat bağırarak okuyuşumdaki bu hale
kesinlikle eminim hala iğde kokuyorsun yar
gece bütün kirini silip atarken yüreğimin
endişelerine kapılıyorum kapı ha çaldı ha çalacakların
kulak kabartıyorum her tıkırtı martı çığlığı
deniz kokuyor buram buram bu yüzden aşkı tuzlu seviyorum
sonra kırılıyor daha basmadan üzerlerine deniz kabukları
bilmiyorum bilememenin isyanına takılıyor hep yüreğim
tökezledikçe kaldırımlarında o kasabanın
önü arkası karanlık habersiz adamlar asıyorum asmalarda
sorgudan masum çıkacak gibi değil bu defa adam
hala esrar içiyor mu o çocuk uzaklaştıkça gözlerinden ah bir bilebilsem
aldırmıyorum artık keşmekeşine kaptırdım yakamı hayatın
derdim günüm göğsündeki iğde kokulu benleri saymak
ne masallardaki dev korkutur gözümü ne beyaz atlı prens
gel dediğimde gelmelisin diyorsam git dediğim de gitmemelisin
bir sen bir ben bu sen bu ben say ha babam say bitmesinler
kadınım bir macera kadar hızlı alavereli dalavereli
pancar kırmızısı dudaklarına bu hayatın mührünü basmadan
ne kadar zor olursa o kadar zorluğuna katlanıp
iğde kokulu göğsündeki benleri saymadan gitmeyeceğim buralardan
el verir ki hayat tek oyunluk bir şanstır avuçlarından at zarını gitsin