10
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1933
Okunma

niyetler katmerleşmiş
her adımda bir nefret
dökülmüş sofralarımıza kaşık kaşık
ağızlar tatsız tuzsuz
ağızlar sessiz soluksuz
bir insanlık ki karanlığın kertesinde
kiminin yüreği
kiminin dili
hiç yeşermeyen bahçe
Issız bir çöl kuşatmış bedenleri
olduğundan yüksek görünmeye özenmek midir
çizmeden yukarı çıkıp, kendini bir şey sanmanın saçmalığı
ve böbürlenmenin budalalığı
en korkunç ve en geçit vermez olduğunda
utanmak hafifletir mi rezilliğimizi
ya da gülünç olmak, çaresizliğimizi
etimiz, kemiğimiz
ve gözlerimiz
beynimizin o köhne kapısında ayrımı doğuruyor
durulur mu ayrı gayrı bir yerde
her gün yeni umutlar doğarken çocukların gözlerinde
merhametin kilosu kaç para
saklanan düşmanlık çıkınca ortaya
ormanların aslanı
adaların kralı olmak mıdır kahramanlık
özgürlüğü yakmaya, ve yıkmaya amade olduğumuzda
korkuyu giydirip kuşandırdığımızda insanoğluna
fakir yanımızdır…
masumluğa ters duran adımlarımız
bir tarafını acıtmadan
yakmadan yürekleri çoğalamaz mıyız
görürdük belki
çekmeseydik peçeyi yüzümüze
özgürlüğün iyiliğini
açık seçik güzelliğini
oysa özgür doğmuşuz, hilafsız
bağışlanmış bize toprak kokusu
ne kadar çok seversek o kadar varız
öksüz değiliz, yoksul da,
ne de zavallının teki
sömürgeciler gibi birileri
ister azgın
ister yırtıcı
isterse ürkütücü olsunlar
hırslarını delip geçen, kınından çıkmış onurumuz
dolanıp duruyor haritasında ülkemin
bazı şeyler hiç bitmeyecek, hiç değilse…
bütün hışmıyla ve de heybetiyle köpürenler
insanlığa ayrımı öğütleyenler
haydi körükleyin yürekleri
sarılın kardeşliğe
ihanet düşmanındır
ne teslim ne ihanet ne zulüm
o buzul karmaşada kurtulmalı insan
ezmeden, kimse kimseyi
ve sömürmeden
insanlığın sıcacık bakışlarında sevmeli
sarmalı sevgiyi…
04/ 10 / 2009 / N_Erol