6
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1133
Okunma

Ağlayamadığım günlere…
Ne zaman istedim yaşamayı
Bilemiyorum
Ama biliyorum ne zaman
Ölmek istediğimi
(şimdi olabilir mesela)
Ne çok ağlamak istedim
Bilemezsiniz
Siz ancak gülmeyi
Yaşamak sanırsınız ya…
(oysa sadece vicdanlılar ağlar)
Ne zor bilemezsiniz
Kalplerini askıya asanlarla
Her gün görüşmek
Ve bundan şikâyetçi olamamak
(çoğunuz aynısınız, kime şikâyet edeyim ki)
Çocuktum büyüdüm
Aslında hep küçüldüm
Önce hayallerimi unutturdular
Sonra zeytin peynirle kandırdılar
(kuzenim yağmurda öyle diyor)
Gece diye saygı duyuyorum
Gündüze de
Bütün renkleri kolladığı içinse
En çok geceyi seviyorum yine de…
(beyazı yok etmiyor en azından)
Penceremin kenarına oturup
Saatlerce tavla oynayabiliyorum
Hayatın bana izin verdiği kadar da
Mutlu olmaya çalışıyorum…
(mutsuzken kaybedeceklerimi biliyorum)
Öyle be üstadım
Aslolan hayattır…
Yaşamak aynı zamanda
Yaşatmaktır güzellikleri…
(yüreğiyle büyütmektir her şeyi)
Daha görülecek
Daha sevilecek çok şey varken
Ellerimizle üşüyüp, terleyecek anılarımız da
Bu nefret kime?
(üstelik bunca severken…)
Ben yazarken senide düşündüm
Güzel yürekli üstadım
Sen mezarından bir gülüş at
Belki dökerim o zaman iki damlacık
(yaşarım senide anlaşılmazlığınla)
Ölsen de uzak bir yerde
Ruhun bak halen burada
O halde
Demek ki ölmemiş siniz?
(etrafta bunca ölü varken)
Öyle üstadım
Adım: emre
Hani soracak olursa halimi
Senin kadar sevdiremedim kendimi
(ama yinede sevdim her şeyi)
Aslında bitirmek istemiyorum
Bu yazıyı…
Yazmak belki daha da çok yazmak
Arada sırada da yaşamak doyasıya
(en güzelini hemde)
Kendine iyi bak üstadım
Kaderde varsa yine görüşürüz
Önce kalemim gider elimden
Sonra harfler, hayallerim derken…
(ben giderim bu hayattan)
Öyle ya,
Yazmadan da olmuyor hani
Ruh hapishanesinden…
Emre onbey burdur/bucak/09
5.0
100% (4)