7
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1392
Okunma
Kırık dökük bir İstanbul akşamını yürüyorum
Yürüyorum hiç barınağı olmayan köpekler gibi
Efkarı, dağlar kadar bulutlar var ardımda
Ha patladı patlayacak öfkesini;
Kaldırım güllerine, nöbetçi taksi camları
Peçeli baykuşların gövdesine
Üç gölge inşa ediyorum, adımladığım çığlıklarda
Ha bire üşüyüp duruyor sokaklar
Baktım olacak gibi değil
Demli bir çay molası verdim Aynalı Kahve’de
Asırlık yaşında saçları taralı bir rum kadın
Özlemeyi çiziyor buğulanan pencerelere
Bir cinayet operası sesini sızdırırken karşı duvardan !
Avuçlarımda patlayan soyafilizi,kanla yazılmış afişler
Gümüş bir çerçeveden selam veren dostlarım geçiyor içimden
Ahmet Naci bin şehir ölüsüyle bakıyor uzaklardan
Çoğu gömülü kalbinde, sevdiğinden gerek
Suya yatırmış kalbini yedigöllerde
Eski bir yaralıydı Cemile
Ağrıyan göğsünü aldılar geçen yıl
Tekmil hizaya dururdu onu gören güller
Çiğ yağan bir sabah
Küle dönmeseydi sevgilisi
Boğazında sloganlarla eğer
Mat bir İstanbul sabahına varır mıydım ?
Ardımda ekipler, puştlar ve şerefsizler
İki elimi bileştiriyorlar; iki yitik şehir gibi
Öylece baktım bana olanlara
Biz eskiden yanyana yürürdük buralarda
Körpeciktin
Sıcaktın
Hazirandı
Kış bakıyorum
Bu düğün niçin senin ?
Sustu Dilovası
Devin Karaca
5.0
100% (9)