3
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1631
Okunma

saatlerin tik taklarını kaybettiği
ve tüm anıların boş olduğu benliğimizden..
işte öyle bir zamanın kara kaplı kitabı elinde mücellitin
yeni harflerin, hiç eskimeyecek olan, yalınlığı ve yalnızlığı eşliğinde
mücellit fincana kahve koydu
sapı kırık bakır cevzeden
ve bir yağmur başladı hazana haberci birden
ağaçlar yıkıldı gökler yarıldı cezbeden
anlar anıları kovaladı dedim ya
vaktin nâmının kayıplığı vakitsiz
dolunay dağa kondu fakat biz
kalabalığın korna sesli dumanlarında kimsesiz
sen ey
sana yazdım tüm şiirlerimi
bir cümlene ulaşmak için
şimdi terkediyor mücellit şehri
yağmur çiserken inceden
sen iğne ucuyla toprağa verirken sesini
"can kuşum, umudum..."
işte burada kaybettim şirazeyi ve elimdeki kamış
bir göl sessizliğiyle o vav’ı çizdi
ve şuraya bir mim koydum
özlettim kafiyeyi
sen ey
uzun otobüslerin zincirleme sıkıntı tümlemeleri çağında
gömleğimin cebinde huzur
dilimde refah ve şiirin ılgıt esintileri
dağlardan inen kekik kokusu
"evrensel kadınlar" ’ ın münbit tutkusu
ve apartman odalarında bahardan habersiz biz...
sen ey
sözüme kevser benim...
*sana, bana, vatanıma, ülkemin insanlarına dair/ Erdem Beyazıt
5.0
100% (5)