1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1440
Okunma

hoyrat yalnızlıkların aşinası mı oldum ne?...
nedir bu tuhaf duygu
olmak istenilen her an olamamak
yada hep yorulmak
daha ilk adımda ilk basamakta.
zor olanı mı sevmek
kaderin sana yazdığı yazgı.
gün garip,gündüz karanlık gibi
ıssız ve bitkin.
gece doğması ümit edilen güneş,
sayamadığım yıldızlar.
yar ise beklenen sabah,
uyku sersemliğinde heves.
bir gün diyorsun,
nafile mi yoksa uyanmak?...
yanılgı olmamalıydı gençliğim,
hep bir türkü gibi yaşanmışlığı,
yakılacak ağıtları olmalıydı
kitaplar dolusu...
gençliğim;
ne geçtiğim olmalıydı
ne de hatırlanamayan zaman.
ne,neydi ki o yıllar denilmeliydi
ne de keşkelerin bozgununa uğramalıydı
hiç bir zaman...
olmamalıydı sır dolu
yada sırdaşsız kalmamalıydı.
gençliğim;
gözümden akamayan yaş,
kördüğüm olan hıçkırık.
vefasız dostlar,
yalnız yürünen yollar kalabalıklarda...
sayılamayan kaldırım taşları
çıkmaz sokaklarda.
gençliğim;
tek kelimeden doğan şiir,
her mısrası ızdırap.
yanmayan sigaram
ve hep tam ortasında bıraktığım
bana küsen kitaplar.
bitmeyen okulumdu gençliğim.
öğretmen olmayı istemek
ama hiç öğretememek kimseye,
diplomasızlarında kalemi
kırarken de olsa tuttuğunu,
yazabildiğini ömrünü
ve sevebildiğini
en azından bir gülü!...
gençliğim;
duyuramadığım sesim,çığlığım.
kendimi tarif edemediğim,
her seferinde boğulduğum
bir damla! su dolu
koca bir umman...
kavgalarım,
arkadaştayım bahanesiyle
ziyaret ettiğim nezarathaneler,
alınamayan ifadeler
ve zindan ağlatan boş daktilo sesleri.
sabahında görülen dost,
belki yarım ekmek kahvaltı.
bilmemek o günden önceki hiç bir günü
ve sorgulamamak neden bilmediğini.
en güzel olanı da,
özlenen,hasret duyulan dost kıvamında
o yarım ekmek kahvaltı.
gençliğim;
yürümek yeşilırmak boyu,
ama hiç merak etmemek
bu hırçın nehrin nereden doğduğunu.
harşenayı izlemek umarsızca.
bilmesende
köşkünü,tahtını,saltanatını
krallara inat kral olmak
ve sizede kalmadı!dercesine
izlemek harşenayı...
gençliğim;
tarifsiz bir çoşku ve aynı heyecanla
afişlemek sokakları
hep birşeylerin arifesinde.
ne ödül istemek
ne de ödün vermek
zafer ilan etmek istenilen
o günlerin gece yorgunluğu.
zirveye varıldığında ise
zaten unutulacak olan
ismini,cismini
herkesten önce davranıp unutturduğun,
gençlğim;
usulca gidişim ait olduğum yere,
sanki hiç yokmuşcasına orada
olanı biteni dinlemek.
çoğu zamanda kulak tıkadığım böbürlenmeler.
sıcak simit kokusu ve taze,demli çay buğusunda
herşeyi bir anda unutup
kaybolduğum derin muhabbetler...
gençliğim;
ne uğruna,neden niye diye
sorgulayamadığım
ve bir türlü çözümleyemediğim
yorgun kaçışlar
siren seslerinden.
lise çağlarımda
liseli olamayışım,
zuladan girdiğim kampüsler,
fakülte yurtları...
gençliğim;
elmadağ yokuşunda
mahsur kalmayı özlercesine
arzuladığım ankara yolları.
tandoğan,çankaya,
minaresine güvenip gezdiğim kocatepe.
kızılay,ulus
ve tek ümidimdi kurtuluş...
yaşımın tadını çıkardığım
tek mekandı gençlik parkı.
herne kadar ihtiyarlasa da
ömrüm onyedi yaşımda,
derin bir sevdaydı başımda,ankara...
gençliğim;
ne geçtiğim olmalıydı
ne de hatırlanamayan zaman
ve hiç vazgeçmemeliydim
anadan,babadan,yardan...
gençliğim;
varmak istediğim tek zaman,her zaman!!!...
gülbey...
5.0
100% (1)