Silik resimlerin tozlu anılarına tutunup kalmak da varmış hayatta,
Her eline aldığında parçalanan bir kalp
Ve kırık dökük umutlar!
Savrulurken göz yaşlarım yerini yurdunu bilmediğim diyarlara;
Kayıtsızca donakalıp hayatı seyretmek de varmış…
Beyaz kireç taşları üzerinde sek sek oynayarak geçen
Aptal bir
çocukluğun ardından,
Sessizce yaşlanıp pencere önlerine mahkum
Kulağında aynı şarkının do re mi’siyle
ölümü beklemek de
Varmış hayatta…
Aynı ekmeği paylaştığın
dostların göçüp gittiğini izlerken
Çaresizce,
Kendi
ölümünün gecikmesine ağlamak,
Ve kabus gibi çöken her günün ardından;
sabaha ölmek umuduyla
uykuya dalmak da varmış!
Yaşlılık zor,çok zor…
Sen bilmezsin genç
çocuk!
Ellerin titrerken
Bir sigara içmek için gömlek cebine attığında elini
Zor da olsa o zehir dolu paketi eline alınca
Derin bir oh ç
ekmek,
Sessizce çekerken içine karbonmonoksiti
Yeni
doğan
bebek misali sevinmek de varmış bak hayatta!
Saçlarının her teli aklara kavuşup da aynada kendini tanıyamaz hale gelince,
Ya da uzaklara doğru bakıp;
sana hiçbir şey ifade etmeyen gökyüzünü görünce
‘vay be nasıl geçti koca bir ömür!’ demek de varmış…