"Uçurumlarda uçurtmalar....
Tehlikeli adımlarla dolaştım zombi mezarlığında
Sığındım gök tanrısına
Faydasız ağırlıklarını düşürdü avuçlarıma"

Dilekler kayan yıldızlar gibi ani ve parlak
Kanım sömürülüyor
Beynim patlayacak gibi
Şimdi dağılacak anılarım
Sıçrayacak birer birer doğumla ölüm arasındaki zamana...

Bir kaç kelime darağacında bekliyor idama hevesli
Suçlu, şahit bir oda dolusu zorba
Yargılanan; düşlerimin düş perdesi...

Uzağın belirsizliği
Yakının körlüğü
Bakışlarım yanıyor...

Şimdi bambaşka vücutlara sığınak bedenim ya da benim...
Kulağımda çınlayan hep aynı nefes
Sanki gölgemi soluyor
Derimi soyuyor...

İşte orası adımlarımın sesini gömdüğüm yer!
Alevlerin doğurduğu erkek çocuğu
Etlerim ellerimde çürümüş,
Birkaç böceğe oda...

Bir kısrak gibi yabani duygularım
Sabrınla dizginle beni!
Nerede sende o itinalı ama gösterişsiz haller
Zoru istemek kolaya kaçandan...

Geride hiç iz bırakmadan yürü demirden parmaklıklarda
Kızıl saçlı kadınlar alevden yaratıldı onlar,
Pazarlıksız ucuz tenlere zevkini dağıtanlar.
Ben piçleşmiş ceninlere şefkatli...

Işıksız harabelere irtica ettim
Zehir zemberek dilimi başka dillere düğümledim
Bir asır dolusu boş hikaye
Aklımı kaynatan düzinelerce insan artıkları
Kovulmuş iyiliklerim
Kalbimdeki karartı büyümekte
Artık unutuyorum geçmişi
Kandırılmış nefsimi...

Uzaklardan bir tını kulağıma çalınan,
İnce ince dokunmuş bir eser
Uykumu astığım tavan
Renkler birbirine karışmış
Yorgun bitap içinde omuzlarım
İliklerimden sorguya çekilmiş kahramanlığım ...

İçime kırbaçlar çarparak küflü beceriksizliğimle doldurdum boşluğu
Karaladığım kağıtların siyahı bulaştı parmak uçlarıma
Vukuatlı gençliğim birikti buruşuk derimin her katına...

Kayalıklarda diz çökmüş sen...
Suretin yere düşmüş
Ne kadar da masumsun öyle derinlere dalan ifadenle...

Bir tablo gibi işledim seni
Her fırça darbesinde biraz daha öfkeli
Gerçeğe yakın durdun karşımda
Gözbebeklerinde yosun bağlamış hatıralar
Gurur yerle bir...
Barınak bu kalp son çırpınışlara
Sonrası sonu olmayan,
Sonsuza dek unutulmayan.....