1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
889
Okunma
)
Şarkıda dediği gibi,
“Ölümsüz aşklar vardır da,
Ölmeyen aşık var mı...?”
Sanmıyorum...
“Güvenme gençliğine,
Ölenler hep yaşlılar mı?”
Ne kadar doğru değil mi?
İnsanın doğumu,
Elinde olmadığı gibi,
Ölümü de elinde değildir...
İstemese de, doğduğu gibi
Ne zaman öleceğini,
Kim bilebilir?
Ne şekilde ölecek,
Nasıl ölecek,
Nerede ölecek,
Ne zaman ölecek,
Ölüm yoluna ne halde girecek,
Bilen var mı bunları..?
O da hayır.
Cevabınız, hayır olduğuna göre
Kimse bilmiyor...
Bir bilen olmalı.
Öyle ise bilen kim?
Yaşama hakkını veren,
Kayıbı hakkıyla bilen Allah...
Yalnızca Allah.
O zaman bu bitmeyen koşu,
Sonu gelmeyen telaş,
Bir ömür süren korku ne?
İnsandaki bu hırs,
İnsandaki bu açlık,
Aç gözlülük,
Hakkına razı olmamak,
Neden, neden?
Sanırım tek sebebi var...
Kısacık ömrüne,
Çok şeyler sığdırmak istemesi.
O da mümkün mü dersiniz?
Bence hayır...
Neden?
Çünkü, o da yaratanın elinde...
Kimine, küçücük bir kaşıkla,
Kimine kepçe ile kazanla,
Kimine KARUN gibi,
Sonsuz, sınırsız vermiştir.
Demek, o da bizim elimizde değil...
Peki, ne yapmak gerekir o zaman?
Allah’ın taktirine,
Allah’ın verdiğine razı olmak,
Tevekkül etmek...
Yalan mı dostlar?
Bükemeyeceğimiz bileğin,
Elini öpmek de bir asillik,
Yücelik, bilgelik
Büyüklük değil midir?
Hepimiz, bize verilen süreler
Bu sahnede oyuncuyuz...
Süre dolacak,
Oyun sona erecek,
Perde kapanacak,
Devrimiz bitecek,
Yeni oyuncular,
Ayni sahnede oynayacaklar...
İşte, böyle bir oyun değil mi,
“HAYAT...” dediğimiz?
18. 07. 2009
Suat TUTAK
(Yeni yazdığım Şiirlerimden
5.0
100% (1)