1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1247
Okunma
ne kadarını yerine koyabilrsin
kaybettiklerinin
yada ne kadarını telafi edebilrsin
ayrı geçen günlerimizin
bu kadarmı öfke duyuyordun bana
bu kadarmı nefret ettin severken...
bana bağlandıkça
kopup gitmeyi öğrenmişsin
beni bırakırken
içindeki küçük kızı avutmayı
hangi adam öpebildi seni benim kadar
hangisi anlayabildi her sustuğunda
konuşmak istediklerini...
hangisinin koynunda uyanmak daha güzeldi
en soğuk sabahında,
hiçbilmediğimiz bir şehrin
ayrılık düşüncesi aklında
sımsıkı sarılırken...
ne kadarını yerine koyabileceksin
bunca zaman kaybının
tek başımıza
doldurmaya çalıştıkça içimizdeki boşlukları
yabancı yüzlere gülümseyerek
ve oynamaya çalışarak yalandan aşk oyunlarıyla
kaygısını kendi içinde büyütüp
büyüdükçe derininde
kaybolduğumuz girdaptı yalnızlık
içimizdeki ateşleri başka gözlerin yaşıyla söndürmeye çalışırken
girdiğimiz günahlar için
hangi tanrı affedecek bizi?
telafisi varmı bunun
kısacık hayatımızın
birbirimizden ayrı geçen günlerinin
birbirimizden ayrı yaşadıklarımızın
yalnız gidilen filmlerin,
yalnız yenilen akşam yemeklerinin,
tek başına uyanılan sabahların,
birbirimize söyleyemediğimiz sevda sözlerinin,
belkide en ağırı
çok isteyipte bir türlü
hani keşke şimdiki aklım olsaydı
diyerek başlanılan
yaşanılırken anlamını bilemedigimiz
geçmiş zamanların...
ne kadarını telafi edebiliriz bundan sonra
benim ihtiyarlığım
senin yorgunluğun
birlikteyken ne çabuk tükettik birbirimizi
belkide daha fazla acı çekmeyelim diye
bırakıp gittiğinde beni
ne kadarını oldurduk
hiç olmaz dediklerimizin...
hayat devammı ediyor şimdi?
yoksa daha iyi rol yapmayımı öğrendik...
her gece uyumadan önce düşlüyordun ya beni,
benden sonra uyumak için
hala izliyormusun o eski siyah beyaz filmleri...