22
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
4013
Okunma

Bu yakada
Alıştım cehennemime
Ey güle öz/ sese renk, yaşamıma beste
İp ince bir yalnızlık esintisinde
Yazımda düşüm
Düşümde kimliğim
kurtar beni yalnızlıktan
!!!
HER AŞK KENDİ MASALINI YARATIR!
ölümsüz bir aşk için
kalbimi Deniz’e bıraktım
Hani hiç alışık olmadığım bir iklimdi yüzün
ellerinde gümüşten kehribar şehirler
ve alnında uzun kış uykusu çizgiler
beklemenin bahtında esarete mahkumdu gözlerin
şimdi bedeninin her gözeneğinde mor salkımlı çiçekler
önce paslı çiviler eşliğinde tahta bir tabutla yürüyecek ağıtlar
sonra toprağına güzelliğinin gölgesi kırmızı gül ekecekler
ahh! Denizkızı
bil ki hangi dünyaya gitsen seni bende bilecekler
Eski bir şarkının kayıp notalarında gözyaşları nazarın
hani ay düşse kirpiklerine
yıldızlar acelecisi olacak kendilerini saklayacak bir mezarın
ahh! Denizkızı son kez dinle
kulağına değmeyecek sözlerimi
gölgen bile terk ederken buz dağını andıran gövdeni
ben içime kendi ellerimle yarattığım öykülerini saklıyorum
Razı kaldığım mecburiyetler revaydı adımlarıma
hani kalsan çökmeye meyilli bir taş ocağına çevirirdim kalbimi
göçük altında kalsa da hayallerim
her gün başka bir harfine madenci şarkıları söylerdim
kendime azalırken seni içinde barındırmayan vakitler
bir tek mevsimde anlamlarıma çoğalırdım
ömrümün kalan takvimlerini mavi sularına çevirdim
Asuman dikenlerinden bir bahçe gözlerin
yollarına ekiyorum bakışlarımı
aklımda gelmeyecek bir yolcunun akıbeti
ve yorgun yolların nedameti
uyanması belirsiz zifir bir karanlığa düşüyorum
ahh! Denizkızı bilme
seni ölüm kadar sevdiğimi
varsın cansız bir sineye dudak düşsün
hayalinden doğurduğum esmer çocuklarım
Şiir tarlalarında şaşkın bir sözcük işçisiyim
kırıklarına hazırlanan bir hayal satıcısı
saçlarına takamadığım gülleri deriyorum
içimde bitmeyen yokluğunun acısı
dilsiz zamanların seyrinde deliriyorum
Kitaplar nasıl anlatır aşkın yasını
ve severken boşluğa düşen ellerin vedasını
keskin bir bıçağa kangren dokuz yıl yuttum
deliliğin zırhında yıkadım asi başımı
sevgiye koşan tüm hücreleri
ölüm iğneleriyle uyuttum
Kutsal sularına eğiliyorum kıyamadığım acıların
hani bir nehir nasıl bulur yatağını
ve yağmur nasıl okşar saçlarını başağın
öyle çalıyorum kapısını huzurun göğsünde başım
duy ki sarısındayım teninde papatyanın
ellerine karanfil kokusu şarkılar söylüyorum
En çok seni sevdiğimde büyürdüm
dinlemediğim her masalı gözlerinde okurken
ibadetime güneşti kalbin
hangi yana düşsen ayçiçekleri misali yüzüne dönerdim
ahh! denizyıldızı
yakamozlar parlak değil eskisi gibi
gözlerime bırak mavi ışığını
gün aydınlansın yeniden
Nerelidir yelkensiz bindiğimiz mavi suların çığlığı
bir yolculuk kaç göçebe taşır koynunda
korku yüzleşirken kendi yüzüyle
bir aşk kaç ölümü gömer hikayenin sonunda
ahh! Denizkızı
bir iç savaştır yüzeyimizde çırpınan suların dinginliği
her damlaya bir dudak kıvrımı
her aynaya öksüz bir sevinç bayramı bırakıyoruz
Duvarlarımda rengini kaybediyor yaşlı zamanlar
pencereler ağır sancı yaralı
ve gelişine kapılarım özlem aralı
durduğun yerlerde gözyaşı döker mi şiirler
hadi gel !
kalbine sığınalım sıcak bir cümlenin
kimsenin keşfine çıkmadığı bir mevsime duralım
İkimizin de bir denizi vardı yaşarken
sen uzağa
ben toprağa verdim
kavuşmaya umut bağlayan dileklerimi
unutma her karanlık bir yıldız
her mavi bir deniz doğurur
Melekler şehrine toplansın söylenmeyen kelimeler
içimde yüzyıldır birikmiş fısıltılarım
dilimi kemiren sızılarım var
söylesem dirilir ölü toprağın
sonsuz bir cennet vaat eder dudağın
erteleyişlerde kesilmeden soluğum
geç kalmış iki kelimeye dönüyorum
Acılar kabusla uyandığında serçeler ölür
bütün güzel düşlerin tepesinde bir akbaba
ve intihar kuşlarının gagasında
aynı şarkının nakaratı söylenir
‘ölüm tatlı bir türküdür’
Saat gecenin en ölüm hali
saçlarından örtüyorum üstümü
sağanak hali karanlık yağıyor
ölümü çağırıyor kalbimin ayetleri
yan yana gömülüyoruz seninle
turuncuya kesmiş bir gökyüzü ikimize ağlıyor
Ah sevdiceğim !
bu hüzünlü bir hikâyedir işte
tütünsüz bir gecede tükenir tüm bildiklerim
heybeye düşmeyen mutluluk
ve kalıbına sığmayan bir çığlık öğütür ömrüm
Linç ikliminde üstü başı kan harflerin
hangi satıra bir can yüklesem
gözü yaşlı bir anne şefkati
ve kucaklaşmaya geç kalan
bir babanın merhametiyle
diz(e)lerime kapanır
Ilık bir gözyaşı damlarken yanaklarından
kentleri ateşe bulayan bir öfke kasırgasıyım
geçtiğin bütün caddelere ismini
girdiğin odalara resmini çiziyorum
sorma hangi yollarda izinin takipçisi
hangi sokakta siluetinin tetikçisiyim
öylesine deli buluyorum seni ararken kendimi
Nefesi gözyaşı kokan sevgili
hüzne bulanan bütün renklerde karşımdasın
bir soykırım heyelanıdır içimin sergüzeşti
kazıyarak vardığım alnımın yazgısı
içime göz nuru işlenen sevdanın sezgisisin
hangi saatin nabzına baksan
sana kurulan aklımı bulacaksın
Işığın gülleriyle doğarken şafaklar
siyaha çalar bütün gün batımları
ufuklar umut doğurur belki yeniden
çöller serabında
ay mehtabında bulur huzuru
senin gölgen benim gölgemle sevişir
biz suskunluk yemini içeriz
Yeminlerin tufanında belalı bir isyan kaderimiz
çözümsüz bir bulmacanın kayıp anahtarıyız
seviyor
sevmiyor derken
ikiz bir papatyanın yapraklarında sınandı hayalimiz
Adınla başlayan her hayal yarım bir şiir biraz
kısa cümlelere uzun anlamlar yükledik
öznesiydi doğmamış çocuklarımız ağlayan satırların
yüklemine siyahtan düşen lekesiz beyazlar giydirdik
ahh ! ömrümün sol anahtarı
ecel suladı kararmış başaklarını ömrümüzün
ne gökte dileğe kayan bir yıldız
ne de toprakta biten filiz olabildik
Raylarından ayrılan bir trenin altında kaldı ruhum
bozuk kentlerimin gardiyanıydı ölüm meleği
bütün teslimiyetlerimde özgür bir çağrı
iç çekişlerimde duyulmayan bir ağrıydı huzurum
sonra sen geldin çekerek karanlığın iplerini
nadasa düşmüş bir ten
ve dudak değmeyen bir beden buluyordum
Aşina değilken yurt edindiğim gözlerin
mülteciliğine soyundu söz dinlemeyen ayaklarım
hangi şehirde nefes alsam
soluğunu çekiyorum
aynı gökyüzünün astarında örtündü sabahlarım
ve aynı gecede yüzünden yeni bir yaşam arıyorum
Tekil kalabalıklar cinnetinden topla yalnızlığımı
maske kuşanan bütün suretlerde namzetin
hangi coğrafyaya düşsem paslı bir yağmur içiyorum
dilimde özgürlüğün nikotini
bilmediğim yol haritalarından hesapsız geçiyorum
ellerine uzanan yaşlarıma dokun bir defa
öp suskunluğunu yüreğimin
içime kokun sinsin
Işıklı ellerinle teselli çiçekleri kopar içimden
kabul görmeyecek dualara amin
yeşermeyecek duygulara yemin edelim
bahtına bağdaş kurup meçhul bir sevginin
dar tünellerde kaybolmuş zamanlara yalan diyelim
ahh! Denizkızı faili bizdik bu cinayetin
kapanmayacak bir yaraya sebepler arıyoruz
biliyorum
keskin bıçak ağzı şimdi yüreğim…öldüm
ve katilimi seviyorum
Rüzgar içimde sana benzeyen bir hortum yaratıyor durmadan
hangi yöne doğrulsam saçlarına takılıyorum
say ki yağmursuz çöllerde alaborayım
ellerimle yokluyorum yüzüne dönen kum tanelerini
gözlerime Deniz
içime yakamoz sürüyorum
avuçlarımda falcıların açtığı zifir karanlık bir yol
aklımda ezber bildiğim yüzün
kaç günlük ömrüm aldırmadan sevdana yürüyorum
5.0
100% (20)