0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
783
Okunma
Sisten kaftanını giymiş Sultanahmet
Sabahın alacakaranlığında İstanbul
Boğazın serin suyunda usulca kayıyor
Yenigün mesaicilerini taşıyan Paşabahçe vapuru
Kıpırtılar başlıyor Ankara Caddesi’nde
Sessizce dinliyor Ayasofya
Gülhane’nin önündeki çınarlardan soruyorum
Sucuların ve yoğurtçuların susmuş çıngıraklarını
Yeni tramvay geçiyor Aksaray’dan
Yitik Topkapı’da minübüs kornaları
Gün iyice ağarıyor Edirnekapı’da
Mendil satan çocuklardan alıyorum selamını
Beton yutmuş Mecidiyeköy’ün dutlarını
Fulya’ya akıyor tozlu asfaltlar
Belki Ihlamur Kasrı hatırlıyordur seni
Belki hiç unutmuyordur Akaretler
Körüklü bir otobüsün yırtık koltuklarında
Hem tanımış hem de sevmiştim seni
Kadıköy Rıhtımı’ndaki çiçekçi kızın gözlerinden belliydi
Sevdamızın da güller gibi solacağı
Kalamış’da demirli yelkenlilere binip
Uzak denizlerin tuzunu tatmak isterdin
Ben hep Haydarpaşa’da ayrılıkları tattım
Bir bardak çay ve yenigünün simiti yanında.
Ankara 2002