Çirkin ve zarafetten yoksun bazı kadınlar, gerektiği gibi övmesini bildiklerinden, ömür boyunca sevilmişlerdir. andre mauroıs
uzungemici
uzungemici

ÇAKIL TAŞLARININ GECESİ

Yorum

ÇAKIL TAŞLARININ GECESİ

( 8 kişi )

15

Yorum

0

Beğeni

5,0

Puan

2092

Okunma

ÇAKIL TAŞLARININ GECESİ

Gece.


garson, bana önce temiz bir kağıt ver,
üzerini doldurabilmek için de yeterince vakit
ve biraz sarhoşluk, yanında unutkanlık olsun
getirebilirsen eğer sevdiğimin sesini de getir
sonra uzaklaş ve git

/sen şarap içersin, ama ben rakı söyledim bu gece, yoksun diye/

sesini beklerken, ilk satıra seni çok seviyorum diye yazmak geçti içimden
hani vakit bulamayıp söyleyemediğim, gözlerine bakmaktan, sevişmekten
oysa toprak ve hamur kokulu ellerini koklarken, sararak avuçlarımın içine
taze açmış çiçek ve fırından yeni çıkmış ekmek gibi yüreğimden taşıyordun
seni nasıl sevdiğimi sana anlatamıyordum ama
içimden yelesi saçına benzer kısrak gibi akıyordun.

/sesin gelinceye kadar bunlar yeter, merak etme yedim bir şeyler/

ve sonra bir yel olup uzun koşularda, saçlarını savurarak deniz kenarlarında
çocuksu hayaller çizebilmek ıssız ada hasreti gibi, iki palmiyenin arasında
saklasan da cismini gölgelere, uzak vapurların dümen suyunda sadece ikimiz
isimsiz filikalar gibi kimsesiz, attığımız her kulaçta nasıl uzaklaşıyoruz bilsen
bir kıran var orta yerde anlayamadığımız ama
ya benim umutlarım bozuyor ya da sen söyleyebilsen.

/bembeyaz mı olmuşum, biraz üşüdüm ve ay vuruyor yüzüme ondandır/

işte ne oluyorsa düşlerin uykuya daldığı gecede, bu çakıl taşlarından oluyor
her biri ayaklarımdan beynime doğru, tarifsiz ve ölümcül sancılar olup akıyor
tufanın dalgaları altında nefessiz ve yer yarıkları içinde çaresiz kalmış gibi
ölümün attığı imzayı izliyorum, tahliye işlemi başlarken bütün kayıtlarımdan
çağırsam gelmez güneşin doğduğu yönden ama
arkada kalan gözlerimin haberi yok ki nasıl kapanacağından.

/çok yoruldum, uykum gelmedi ama, nedense bir uyuşukluk var üstümde/

sonrası bütün karanlıkların şimdiki zaman hali, seninle kalıyor yıldızlarım
ama alın yazımın değişmezliği gibi, yanımdan hiç ayrılmıyor korkularım
bir kır çiçeğinin yağmurlarının kuruduğu saatlerdir boynunun büküldüğü
yani canımın içi ilk gün baharlarına kış düşer ve don vurur ya tomurcukları
her şeyden uzak ısınmaya çalışıyorum ama
önlenemiyor işte her kürekte içimin biraz daha buz tutması.

/ben kalkıp gitsem canımın içi, korkmazsın değil mi tek başına yürümekten/



Gecenin sonu.

Ellerinin saçımda dolaştığını hissediyor ve gözlerimi açıyorum, gözlerini görüyorum, gülümsüyorsun. Ben de gülümsüyorum. Masamızın üstünde sadece beyaz bir kağıt var, başka hiçbir şey yok. Soruyorum bakışlarımla. Garson temizledi az önce diyorsun. Hesap…, ben ödedim tamam diyorsun. Haydi kalkalım o zaman. Ama dur bir dakika… Cebimden sabit kalemimi çıkarıyorum ve masadaki beyaz kağıdın üzerine ‘seni çok seviyorum canımın içi’ diye yazıyorum. Özenle katlıyor ve sana veriyorum. Alıp göğsüne bastırıyorsun. Kalkıyoruz, koluma giriyorsun… Hava bugünkü gibi. Ayakkabılarımızı çıkarıp elimize alıyor ve ‘başını omzuma en güzel yaslayan kadınla’ beraber adımlarımızı birbirimize uydurmaya ve yol üstüne serpiştirilmiş çakıl taşlarına basmamaya çalışarak yürüyoruz……..





Bu gecenin öncesi.

Merdivenlerden nasıl indiğimi bilmiyorum. Kendimi caddeye zor attım. Durup derin-derin nefes almaya çalıştım, beceremedim,… Göğsüm cıvataları pas tutmuş bir cenderenin pençesi altında ezildikçe eziliyor gibiydi. Sırtımı duvara dayamasam o an oraya yıkılacaktım.

Caddenin kalabalığı iş çıkışı giysileri içinde daha da artmış, geniş vitrinler ise bir ışık selinin renkli girdabında boğulmaya doğru çılgın çizgiler gibi akmaya başlamıştı. Adım adım ilerleyen bakımlı araba trafiği bu ışıklardan beğendiklerini, cilalı kaportalarına ödünç alıyorlardı, birkaç metre ilerde bırakmak üzere.

Başımı yukarı kaldırdım. Birbirlerine omuz vermiş gibi dururlarken içlerinin fesat duygularını ayaklarındaki daha şık ve daha pahalı ayakkabılar gibi ileri uzatan koket görünümlü binalara baktım. İçimdeki sıkıntıyı bırakacak bir pencere bulamadım. Oysa senin için en sevdiğin çiçeklerden küçük bir buket yaptırıp, gülerek gelecek ve kapını öyle çalacaktım.

Bunca zamanın dost, güvenilir ve sürekli umut aşılayan yüzü, bundan sonrasına elinden bir şey gelmeyen bir kara haber olarak, takvim yaprağından koparacağım gün bile bırakmayan ulak gibi tepeden tırnağa bir kara cümleye dönüşüvermişti. Duymadım bile
ardımdan ‘Sen sıkı adamsın, açık denizlerin bile bir sınırının olduğunu bilmeden rotanı maviliklere çevirmeyecek kadar.’ diye seslendiğini. Bütün tıbbi cihazlarının ve ecza kokularının arasında bıraktım ve sildim attım sesini.
Merdivenlerden nasıl indiğimi bilmiyorum.

Şimdi o kır lokantasının en köşe masasındayım. Seninle daha önce bir gün mutlaka gidelim dediğimiz ve belki de bir gün bir kaçamak olup geldiğimiz ya da bundan sonra asla gelemeyeceğimiz. Ağaçları yapraksız, dalları budanmış ve hatta kökünden acımasız kurutulmuş yeşilsizliği ile o kır lokantasındayım kimsesiz.
Garson yaklaşıyor sessizce ve soruyor ne istediğimi.

- ‘bana önce temiz bir kağıt ver’ diyorum…

Cevat Çeştepe


Gecenin öncesi de, gece ve gecenin sonu da geniş zaman.
Düş her zaman.

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (8)

5.0

100% (8)

Çakıl taşlarının gecesi Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Çakıl taşlarının gecesi şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ÇAKIL TAŞLARININ GECESİ şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
si
simsiyah65, @simsiyah65
21.6.2009 10:44:04
gece
herşeyi misliyle yaşatan
müzeyyen başkır
müzeyyen başkır, @muzeyyenbaskir
9.6.2009 14:59:04
Ellerinin saçımda dolaştığını hissediyor ve gözlerimi açıyorum, gözlerini görüyorum, gülümsüyorsun. Ben de gülümsüyorum. Masamızın üstünde sadece beyaz bir kağıt var, başka hiçbir şey yok. Soruyorum bakışlarımla. Garson temizledi az önce diyorsun. Hesap…, ben ödedim tamam diyorsun. Haydi kalkalım o zaman. Ama dur bir dakika… Cebimden sabit kalemimi çıkarıyorum ve masadaki beyaz kağıdın üzerine ‘seni çok seviyorum canımın içi’ diye yazıyorum. Özenle katlıyor ve sana veriyorum. Alıp göğsüne bastırıyorsun. Kalkıyoruz, koluma giriyorsun… Hava bugünkü gibi. Ayakkabılarımızı çıkarıp elimize alıyor ve ‘başını omzuma en güzel yaslayan kadınla’ beraber adımlarımızı birbirimize uydurmaya ve yol üstüne serpiştirilmiş çakıl taşlarına basmamaya çalışarak yürüyoruz……..


ben bu yüzü ve bu şiiri çok iyi tanıyorum............
göz kırptım.......gördün deyilmi dost..............
sevgiyle ....süpersiniz............
müzeyyen başkır
şahan çoker
şahan çoker, @sahancoker
27.5.2009 18:06:11
içimden yelesi saçına benzer kısrak gibi akıyordun.

hem şiir gibi dillerim dolaşmadan bağıra çağıra okudum..hem bir hikayede son sayfaya not tuttum.

Şiir hayatın anlamına katkıdır demiştim yanlışmış..hayat ancak bir şiire katkı olabilir

selam saygı ve muhabbetlerimle
YağmurGulu
YağmurGulu, @yagmurgulu16
26.5.2009 09:51:28
Sabaha öyle güzel düştü ki satırlar arası duygular nerdeyse bana bir kağıt getir garson diyesim geldi...tabii ki evde garson olmadığı için bu histen dolayı yüzümde bir tebessüm belirdi...
Beğeniyle okudum...
Yüreğinize sağlık...
Kaleminiz daim o lsun...
onurumsun
onurumsun, @onurumsun
25.5.2009 22:05:23
5 puan verdi
Sevgili hocam sayfanıza bu üçüncü gelişim. Dün bir defa geldim, bu gün iki defa. Okumaktna çok büyük keyif aldığım bir şiiri bir defa okuyup yarım kalan duyguları yok etmek istemedim sanki.

Gecenin öncesinde başlayan aşkın yakıcı ateşi, gecenin karanlığında ışığa dönüşüyor ve ilerleyen saatlerde yeniden acıya bürünüyorsa işte gerçek acıları yaşmışız demektir aşk yolunda.

Masada duran beyaz kağıda yazılan iki kelime ve o yazılı kağıdı kanatırcasına gögsüne bastırıp giden, senede bir gün , ya da arada bir kaçamak yapabilecek miyiz diye aynı masada, aynı duygularla bekleyen ya da bekletilen sevgili. hepimizin yaşadığı duygular olduğu için bizi bu kadar kavradı dizeler kim bilir.

Çakıl taşları çıplak ayakları yarıp geçse de sevgili ile kol kola, omuz omuza yıldızların altında yakamozların dansında bir anlık zaman bir ömürdür gerçek sevenler için.

Sizi okumak gerçekten ayrıcalık. Teşekkür ediyorum paylaşımınız için. Kutluyorum kaleminizi ve saygılar yüreğinize.
Onur BİLGE
Onur BİLGE, @onurbilge
25.5.2009 17:08:07
5 puan verdi
C.Sıtkı TARANCI’nın ‘HAYDİ ABBAS VAKIT TAMAM’ isimli şiirini anımsattı.

“Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.”

Ölümün attığı imza… “Ben kalkıp gitsem canımın içi…” Akşamın oluşu, çilingir sofrasının kuruluşu… Kalp ağrısı… Ağaç gölgesi, havuz kenarı…. Yel ve yele çok şık olmış.

Çakıltaşları… “Sen sıkı adamsın, açık denizlerin bile bir sınırının olduğunu bilmeden rotanı maviliklere çevirmeyecek kadar.” “Kır lokantasının en ücra masası...”

Hayal, rüya veya kurgu olarak, ölümü yani dönüşü olmayan ayrılığı düşlemek... Sevgi ile ayrılığın boğuşma hali... Bir tarafta eğlenmek, sevgi ve mutluluk, diğer tarafta buz gibi uzanmak, taşlara... Hayat yolunda ayaklarımızı acıtan taşlar... Pürüzler...

Düzler, düzlükler, mutluluklar, uzun, sağlıklı ve mutlu, şiir gibi bir ömür, ahirette de cennet-i âlada mutluluklar dilerim.

(Bu arada sistem mi aldandı, ne olduysa, iki kez puan verdim... :) )
haticeak
haticeak, @haticeak
25.5.2009 11:26:25
/çok yoruldum, uykum gelmedi ama, nedense bir uyuşukluk var üstümde/

sonrası bütün karanlıkların şimdiki zaman hali, seninle kalıyor yıldızlarım
ama alın yazımın değişmezliği gibi, yanımdan hiç ayrılmıyor korkularım
bir kır çiçeğinin yağmurlarının kuruduğu saatlerdir boynunun büküldüğü
yani canımın içi ilk gün baharlarına kış düşer ve don vurur ya tomurcukları
her şeyden uzak ısınmaya çalışıyorum ama
önlenemiyor işte her kürekte içimin biraz daha buz tutması.

/ben kalkıp gitsem canımın içi, korkmazsın değil mi tek başına yürümekten/
................./........................../...............................................
Giden bedendir yürek orada kalır.


ME
MEDÜZ, @meduz
25.5.2009 02:02:10
5 puan verdi
ve aşk düştü kalbe...
bir şairin kaleminden...
Canan Onuş
Canan Onuş, @ceynan
24.5.2009 22:53:28
5 puan verdi
Dizelerde yaşatılan duygular yine muhteşem şair, sizin kaleminizden dökülenleri okumak çok güzel.
Kaleminiz daim olsun. Sevgi ile kalın..Saygılarımla.
lizeya
lizeya, @lizeya
24.5.2009 22:12:03
romantikliğin de böylesi...tebrikler...
İBRAHİM EROĞLU
İBRAHİM EROĞLU, @brahmerolu
24.5.2009 20:55:02
5 puan verdi
BEMBEYAZ, ÇOCUK YÜREĞİ TADINDA BİR KAĞIDA HERŞEY YAZMAK MÜMKÜN...

YAZ USTAM YAZ..
YAZILMAMIŞ O KADAR ÇOK YARIM ÖYKÜ VAR Kİ....

sizi okumak büyük keyif...
muratcanbolat
muratcanbolat, @muratcanbolat
24.5.2009 20:38:47
5 puan verdi
Nefis bir aşk öyküsü.Şiiri okumadan önce ne kadar uzun yazmış değerli Hocam şimdi kim okuyacak diye düşündüm:)
Okumaya başalyınca bir diğer cümleyi merak ederek okumaya devam ettim.Sonuna kadar okuyunca işte dedim.Bu gerçekten nefis bir hikaye.Şairin derin aşkı mısralara nefis bir şekilde işlenmiş.Şairlik bu olsa gerek okudukça okunası dizeleri kaleme almış bu harika eserle değerli Cevat Bey...
Rom@ntik
Rom@ntik, @romntik6
24.5.2009 19:39:49


Anlatılan aşka kâğıt değil... görünen o ki; koca bir parşömen lazım


Saygımla




İhsan POLAT
İhsan POLAT, @ihsanpolat
24.5.2009 19:32:03



Bu güzel şiiri ve şairini kutluyorum… Selam ve dua ile
Mehtap ALTAN
Mehtap ALTAN, @mehtapaltan
24.5.2009 19:20:18
5 puan verdi

/ben kalkıp gitsem canımın içi, korkmazsın değil mi tek başına yürümekten/

KORKACAKSA GİTMEYECEK MİSİN ŞAİR...

SEVGİYLE...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL