0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1423
Okunma
Es rüzgâr, dağıt saçlarımı
Yatır otları, savur yaprakları, eğ ağaçları
Dök meyveleri, talan et tarlaları, bostanları
Fırtına kopar karada, bozkırda, denizde, çölde
Oynaş kumla, kuru otlarla, toz toprak içinde
Eğlen gönlünce çınla, uğulda, ıslık çal kuvvetli, es daha kuvvetli
İşte kiremitli cılız ev çatıları, kiminin üstü naylon kaplı damları
Çevresinde kaçışan, sığınmaya çalışan kümes hayvanları
Dağıt çatıları, savur eşyaları, yelken misali şişir naylonları
Kopar, sök, sil, süpür, al götür ta uzaklara ne varsa
İnce bacaklarla tutunan böcekleri, karınca, çekirge, örümcekleri
Çarp kayaya, taşı götür ta uzaklara
Ya ot tohumları, bir kısmı dünden hazır paraşütleriyle uçmaya
Ve uçarlar rüzgârla dağ, dere, tepe, aşarak ta uzaklara
Düşerler yeni bir hayat vermek için toprağa
Farkın yok kaba kuvvetten gücünü arttırdıkça
Aldın götürdün gücünün yettiğince ne geldiyse önüne
Sahrada oynadın kumla, yarattın tepeleri, dağları vadileri
Her an değiştirerek oynaştın çocuk gibi
Bilirim, önlenemeyen gücünle yok ettiğin kentleri, sahilleri
Ve oyuncak misali salladın köprüleri, karıştır okyanusu, çalkala denizleri
Meydan okursun yer çekimine o devasa gücünle
Ne varsa doğada hiddetle toplayarak taşıyorsun göklere
Geçer hiddettin senin, aldığın her ne varsa döndürürsün toprağa
Oysa şimdilik sana direndim hep aklımla
İşte buradayım, ne yetti kaba gücün, ne hoyratlığın bana
Duamı alamazsın ve bedduam var sana
Durduramam seni, gücüm yetmez temennim
Tanrıdan hep dileğim, uğramasın doğaya, asla gazabın senin