2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1324
Okunma
dayan artık dayan...!
boyalı yüzleriyle taşladığım şeytanların
günleri ne çabuk geçti..
simdi soluk benizli bir şeytan benim
küçük bir kız çocuğunun
avucundaki taşları atmak için
hevesle beklediği...
acımın büyüklüğüne tanıklığın
tutanaklara geçiyordur mutlaka
hangi anayasal süreçte bu gözardı edilebilir
ve ne kadar demokrasisine yaraşır bir aşkın
ve hangi akli dengesi yerinde bir darbenin hışmından sıyrılıp bir kalp
imkansız sevdasının peşinden
mülteci bir hayat yaşar...
acımın büyüklüğünden sakınmak için seni
hayatımın bütün gölgelerinden uzakta sakladım,
çoğu zaman rutubetli ve serin yerlerinde bedenimin
belkide en çok bu yüzden sancıyordu
her nefes aldığımda
bir bıçak gibi göğsüme batan ciğerlerim...
acımın büyüklüğünü ispat etmek icin belkide
en yakınımdakini kurban etme hevesim
kurban meraklısı bir tanrıyla pazarlığa oturmuş
en çok sevdiğmi verirsem
sana sadakatim sınanacakmış
en çok sevdiğimi verirsem
sevgi karşısındaki başarısızlıklarımın
bir kurtarma sınavı olacakmış...
acımın büyüklüğüne inandırdığım
içimdeki umut çiçekleri
belki de bu yüzden süslü kafiyelerle
renkli cümlelerle göründüğü kadar güzel
kokmuyordur
parmaklarımın arasından çıkan
bu ego tatmini
bu kendini beğenmişlik
bu bir türlü bastırılamayan
saldırdıkça kana susayan
belki de en çok senin kanından zevk alan
içimdeki hayvan...!
kurban meraklısı tanrımın benden istediğiydin belki
belki de ben
seni kabul edebileceğim bir mertebe bulamadığım için
belki de işlediğim günahların keffareti
belki de üzerime aldığım Ah’ların bir bedeli
belki
aklımın kendine oynadığı oyunların en guzeli
Sen’le geçen her yıkımın ardından
bu toparlanma süreci
bu iyileşme belirtileri
belki de kaçınılmaz bir ölümden önce
ölümün,
fani bir ruha gösterdigi iyi niyeti...