1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1171
Okunma
biliyorum
ben ne kadar suskun kalsamda
içime atsamda soyleyemediklerimi
ve sen giderken
kal demesemde
bir gün geri geleceksin
belki teninde bir yabancının parmak izleriyle
belki gözlerinde baska öpüşler
aklında başkasının kafiyeleri
dudaklarında büyük okyanusların tuzu
elinde başkasının eli
ama biliyorum
bir gün mutlaka geleceksin
hiç vazgeçmeden
unutmadan beni
belkide o kadar isteyipte
unutamadan
yine bana gelip
seni tutmamı bekleyeceksin
aylardır yaptığın gibi
sonraki aylarda
yapacağın gibi
başka sevdaların seyrinde olsan bile,
aklın benim gözlerimde...
gözlerim,
baktığın yerde
değilse eger
ben olmamın ne anlamı kalıyor
özlediğin
aramasını beklediğin,
aramadığı icin canının yandığı...
nefes alamadığın,
her gece yalnız
başını yastığa koymaktan...
ben diye karanlığın icinde
nefes nefese kaldığın
ben değilim diye değil
seni arıyamadım diye
bana küfretmelerin
belki de isyankarlığına en geçerli açıklamaların
benim yokluğum...
varlığım azaldıkça içinde
durmadan yüzüne kapattığın
benim telefonlarım
ne kadar basitti değil mi?
peynir ekmek gibi
bir ses vermek
biraz sevgi
biraz özen
biraz ben kokusu
biraz sensiz kalmanın acılı tortusu
boğazıma takılan...
ne kadar basitti degil mi?
ucuz bir aşkı
sıradan bir kaç saate paylaştırıp
sonra elimize alıp patlamış mısır dolu tabakları
karşısına geçip izlemek
ve yaklaştığında seni öpme zamanı
gozlerinin içine bakıp gülümsemek
ve öperken seni
başka tanrının çocukları gibi
başka bir cennetin
bahçesinde açmak gözleri...
dediğin gibi
birbirimize yetemeyecek kadar azdık biz
ne sana yetiyordu nefesim
nede sen bana açabiliyordun bütün pencerelerini
ve bitmeyecek kadar fazlaydı sabrımız
baştan bir kayba meyilli
mazeretlerden bağımsız
söz biterken içimizdeki
senin acıyan yüreğin
benim kanamalarımın bir türlü durmayışı
senin hüznünden ısırıp dudaklarını
içine saldığın gözyaşların
benim bir türlü ağlayamadığım için
olur olmaz herseye kahkahalarım
söz bitti
bu olan biten
eski siyah beyaz bir filmi
renklendirip, üstüne ses ekleyip
yeniden vizyona çıkarma çabalarım
aslında dokunmak istediğim
senin incecik dudakların
iç çekip durduğum
dokunabilecek kadar uzun olmadığı için değil kollarım
yeteri kadar kalmayan zamanım...
söz bitti
aklımdan geçen
pembe ojeleriyle salınıp duran bir kadının
kollarında kapamak gözlerimi
tadını çıkartıp
biten bir ömrün
umursamazlığının...