4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1007
Okunma
Fiyortların arasında
Kıvrılarak giden sandalın
Kendinden usanan küreğisin.
Menşein de meşrebin de bir.
Bir tutumluk nefes
İçine doldurup çıkartamadığın
Aydınlık bir nehrin
Denize uzak, karaya gömülen
Kayıp gölgelerindensin
Ve yılan saçlı kadın çığlığı
Yaralı çocuk parmağında.
Geceden korkup, uykuna saklandığın
Kimsesiz zamanlarının
Yalnızlıklarına sokulan,
Dibi sivri amforalarda yıllanan,
Mey tuzağı salkım sevdaların
Allı güllü soytarılarından bezmiş
Taze ve basit belki tek meyvesisin
Biliyorsun…
Ne kadar susarsan, o kadar...
Ve başarırsan asmayı o naif gülüşünü
Kaf dağında büyüyen kibir ağacına,
Hele de bulursan bakışlarında
Bilmiş bir eda,
O kadar büyürsün
Ya düpedüz sevmişsen...
Şiirden mısradan uzak,
Yalınayak bir köy meydanında
Koşar adım söyleyesin tutuyorsa.
Hilal çattığında kaşını
Güneş gerilir mi önüne, hatırına.
Ve susmak adamlıksa,
Sen hatırı sayılır bir aşka yenilirken
Hiç ihtimal bırakmıyorlarsa anlaşılmana…
Yaşamayı... ulu orta, sere serpe
Delirmişlik sayarsa el, alem
Bu basit ve düz duygularına
Aldırmayacaksa şimal yıldızın
Bakmayacaksın etrafına
Çıkacaksın gören gözüne mil çekip
Bildiğin kaç dağ kaldıysa
Aklını oynattığın çobanlığına…