12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1525
Okunma

masal bu ya
evvel, zaman içindeymiş.
zaman ise; eriyip gitmekteymiş
bir kum saatinde…
- I -
masal bu ya,
bir bozkırın ortasında
kuş uçmaz kervan geçmez bir dağ başında,
viran bir hazan bağında,
beyaz bir gül filizlenmiş,
bahar gelince durmuş tomurcuğa.
daha tomurcuk iken sarmış misk – i amber kokusu dört bir yanı,
katmer katmer açmış ardından beyaz gül yapraklarını…
masal bu ya,
nasıl gül açmaz, kervan geçmez bir dağsa;
uğramazmış ne bir kuş, ne bir mavi bakış.
baharın son günleriymiş,
inleyen nağmelerle uyanmış gül, şafağın ilk ışıklarında.
inanamamış duyduklarına;
dalında bir bülbül ?
heyecandan titreyip döküverecekmiş gül yapraklarını az daha!
gül şaşkın ;
- Neler diyorsun ey bülbül, âleme inat!
bülbül rahat ;
- Aşkımıza şahit olsun, bırak, tüm kâinat...
bülbül söylemiş, gül dinlemiş doya doya,
aşkları destan olmuş dağa taşa…
masal bu ya,
her şey gül gülistan gidememiş.
bırakmış aşk nağmeleri yerini hicrana.
bülbülün derdi varmış mîzanla.
son şarkısını söylemiş bülbül neva makamında,
ve son kez sarılmış güle, son buse dudağında
ayrılırken canını yakmış birkaç diken
kan damlamış canından beyaz gül yaprağına
- Neden gidiyorsun ey bülbül, sebebi nedir?
- Canın, canımdan içre; lakin, mîzanda denge, canandan öncedir …
- II -
gül kalır sessiz, içine atar hıçkırıkları.
bilinmez;
bülbülün canından damlayan bir damla kan mıydı,
yahut,
aşkın ateşinden mi; yanar. Ala döner yaprakları…
- III -
masal bu ya,
bir bağbanın yolu düşer bir gün bu ıssız dağa
anlatır rüzgâr, dağ, taş gülün aşkını garîb bağbana.
dayanamaz, ince ruhludur bağban; bırakmaz gülü dağda yalnız başına.
kökünden narince alır gülü, koyar torbasına.
yol alır günlerce ve varır sultanın kapısına.
dinler bağbanı sultan, hele gülün aşkını anlayınca
emirler yağdırır sağa sola; gülü de, bahçeyi de
emanet eder bağbana…
masal bu ya,
günler tez geçer, alışır gül de yeni toprağına,
su sızmaz arasından garîb bağbanla;
dertleşir her gün, konuşurlar sabahtan akşama.
lâkin durur hicran ağusu al gül yapraklarında...
- IV -
masal bu ya,
bir seher vakti gül uyanır telaşla,
bülbül en yanık sesiyle yeniden karşısında!
bağban da uyanır bülbülün âvâzıyla,
zarar verecek diye gülün yaprağına;
izin vermez bülbülün güle yaklaşmasına
gül söyleyemez bülbülün sırrını bağbana…
susar geceler boyu, uzaktan bakar yâre,
bakışarak anlaşır iki sevgili ancak, bîçare…
- Çok aradım izini, sordum gelen geçenden.
- Aradığın beyaz gül, ala döndü aşk ateşinden.
- Göğsümde açtığın yara hâlâ kanar inceden.
- Aşk ateşi yetmedi, kanından aldım rengimi ala dönerken.
- Ne söylesen kabulümdür, yeter ki, çıkarma beni gönlünden.
-V-
gül suskun:
- sen; aşk – ı mutlaksın, lâkin ben bir tuzağım senin için bu sırlı bahçede.
bülbül suskun:
- sen; aşk – ı mutlaksın, bekleyeceğim mahşer günü bağ – ı cennette…
/ mai /