13
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1779
Okunma

Dallarım büründü sarı yaprağa,
Aşıklar mahşere yürüsün gayrı…
Namazı kılındı girdi toprağa,
Sevda mezarında çürüsün gayrı…
Tükenmiş umutlar tükenmiş erek,
Hüzne tebessüme bin umut gerek,
Ol umuda mesken nerdedir yürek?
Hazan gül-zarımı bürüsün gayrı…
Sevgi sözcükleri yalanmış meğer,
Ömrümün bekası talanmış meğer,
Bir tutam yas elde kalanmış meğer,
Gülşende fidanım kurusun gayrı…
Ağıda dillenir, yaş dökerim gâh,
Tutuşur küllenir candaki dergah,
Kulakta yıllanır makam-ı segah,
Yüreğim ateşte erisin gayrı…
Gözlerim kan revan rüyalar pusu,
Yattığım düş değil ölüm uykusu,
Yok zerre gözümde memat korkusu
Aç kurtlar halime ürüsün gayrı…
Neylesin bu gönül lâl ü mercanı,
Resimlerde kaldı saadet anı,
Taşımaktan bıktım bu garip canı,
Soluğum makbere sürüsün gayrı…
(A-Y)
* Değerli hocam Mustafa Zorla’ya benimle aynı fotoğraf karesini paylaşıp o güzel yorumuyla da şiirime hayat verdiği için bin teşekkürü borç bilirim…
Erek: amaç, gaye
Hazan: sonbahar
Gülizar: gül bahçesi
Segah:Türk müziğinde bir makam
Memat: ölüm
Ürümek: ulumak, havlamak
Lâl: değerli bir taş
5.0
100% (3)