8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1202
Okunma

Bilmiyorum hangi çağ müstezaflarından
Şu garip bendeliğin şu garip sesi
Kentler pusudadır eller havada
Tutuklu mu yüzyıllardır?
Onunçün aranmıyor
Dilekler rüyalar temenniler.
Yoksa ölmüşükte
Ayaklarının dibine düşmüşük
Tahta sandaletli -mütekebbir bakışlı
Duyarsız ilahların -ayaklarının dibine
Ne işi var ensemin, kulaklarımın, dilimin
Zarfım zarf atıyorum
Dilekçem imzalı pullu
Sözüm açık anlaşılır
Bir diyen yok ki
Kaybettin kavgalarını!
Derin büzüştü
Çağurun kırıldı
Kanatların düştü
Meğer ne zormuş ozan olmak
İlkin durağına deliliğin
Uğramak gerekirmiş.
Sonra istediğin durağa giderken
Yolda sonsuzluğun kucağına
"Hadi ordan Kerata"
Diyebilmek arsızlık
Sularım yükseldi-taşmam haylazlık
Zafer bana ne yakın ne de uzakta kalkan!
Oklarımda kırılmış
Alnımı küt küt burkan
Ya dayak hakedildi
Ya sürgün ya da ilmik
Fukaralığı görülmemiş soyca
Aslında bizde umudun
Hep dolu tarafa bakmış öncüllerim
Oysa şimdi atılmış hayaller ırmaklara
Yalandır diye satılmış tüm gerçekler
Ya terzi diye tanıtmış -kefen bezcisi-
Ya kasap diye soyunup -ölüm çizgisi-
Yumruklarım sıkıntıda, gözlerimde mil
Ozanlık yaya kaldı
Yaya tüm özgüvenim...
Beyazıt - 1983
FOTOĞRAF: SEMİH SEYYİD