6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1474
Okunma
Tuhaf olan ne biliyorum artık;
Deniz ağlarken geceye,
Martılar, kahkahayla sevişir gökyüzüyle,
Dalgalar, hançer olup vurur da vurur...
Kanatır köpük köpük koyları.
Kıyılar ,inler durur tırmalandıkça,
Arzu kalır, yosunlarda...
Bir çığlık duyulur uzaklardan
Kayalar....
Koca koca kayalar...
Kulaklarını kapatır dalgalarla,
Gece üşür ve örtünür ayışığıyla
Tutku yapışır martıların kanadına,
Döner döner yakamozların üstünde
silkinir mavi martı...
çırpınır mavi martı...
dönenir durur mavi martı...
Ağır gelir martılara taşıyamaz arzuyu.
Ah nafile kırmızı gözyaşları...
Lacivert kuytulara düşer artık tutku,
Islanır ıslanır da
Kurulanmaya yol alır kumlarda.
Yakomozlar, karanlığı yakalayıverir...
Küçücük dokunuşlarla,
Rüzgar estikçe kuytularına
Delirir... kudurur deniz...
Kızıllanır, ateş basar geceyi,
Dalgalar gelip gittikçe üzerinde
Martı çığlıklarında,
Doyunca damlada deniz...
Teri damlar toprağa.
Gülde ve papatyada serinliği duyulur.
Sonrasında gece,
Güne sarılıp derin ,doygun bir uykuya koyulur.
Sessizliğin tuzu gecenin dudaklarına serpilir,
Sevdanın deliliği koyuklarda kaybolur.
Bu devinim her gece bir benden,
bir de kumlardan sorulur.
Ayak izlerimi ararım sevdanda
sen ve sevdansa derin uykularda...