75
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
3300
Okunma


zamanı soymuşlar
yolmuşlar günleri takvimlerden
kaşların arası oluk oluk
belli
yarınlar gergin kanatlarıyla ölüm
zehir arının balında, karakovanda
zehir dostun ağzında, dilin çatalında
çürük toprağın derininde akrebin iğnesinde
yalanın bilmem neresinde zehir
çarpık adımlar birbirine dolanıyor
caddeler tekme-tokat
gözlerde bin yıllık çıbanın irini
gözler patlak
sen ne cengaversin
ne de panzehir
yüz verme yüzsüzlüğe
yüz bu değil
bir kaşık suda fırtına
gemiler batar her defasında
armadan çöker
çöker armadan sonunda
bir kaşık suda
nar çiçeği sanma kan revan dudaklar
sorma
dost kimdir sorma
geceye sızan duvarları çek üstüne
mağaralardan yükselen hıçkırıklardır gecenin emzirdiği dertler
memelerinden kan gelinceye kadar
geceler dert emziriyor
farkında mısın
küf
çiçek bozuğu
rüyalarının gümüş kapısında
leş kokusu ıtır, bir yudum huzur
sanma
gün olur
ne çatlar göğün şahdamarı
ne de güneş doğar usuldan
söylesene
dağlara çarpmayan yankıyı
dillere düşmeyen şarkıyı neylersin
söylesene
bulutlar kapkara
ciğerlerin körpe hala
yapma
girmeden kursağına burnundan gelecek lokmayı
acılarına katık yapma
ihanetlere yükleyip yaşamı
susturuyorlar
nar çiçeğim
kara bulutlar kan kusturuyorlar
Müsade Özdemir
5.0
100% (1)