3
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1541
Okunma
sonsuzluğun ezgileriyle
sustursam yıkık kent hikâyelerini
hani diyorum
bir şimşekle yeniden doğsam
güneşin simleri altında nasıl buğdaylaşmışsa tarlalar
geceye inat sabahlar ayçiçeğini nasıl kucaklamışsa
ve milyon yıllık dağlar nasıl yaslanmışsa omuz omuza
direncimi bileyerek
yenerek usancımı
olanca yaradılışı gözbebeğime sığdırsam
yağmurlardan
upuzun yağmurlardan sonra
sustursam içimdeki isyan ateşini
zamanın durduğu yerden, anamın kanayan göğsünden
usulca örtüp ürkekliğimi, yiğitliği çalsam
huzuru damıtıp
sesimi karıştırıp sesinin çağlayanına
sana
adın olan dünyaya
çocukluğum kuşansa en haylaz yanımı
ya da bir yaprak olsam
lodosa tutulmuş ağaçtan sana kopsam
sarılsam ıslaklığına
-olsam filize duran dalların gülen yüzü-
söz tükenir mi
susar mı lir
titreşen ışığında aylaların
o çiçekler benden açar
benden taşar o deniz
ve huzurlara coğrafya olan o rüzgâr
kusursuzluğun altın tapınağında
gözlerim o ışık yumağını bulmuşken
katarım soluğumu soluğuna
ve bilirim ki
hiçbir kılıç kesemez yüreğine attığım düğümleri
...
Müsadenizle
5.0
100% (3)