6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1033
Okunma
yine bir sonbahar günü
intihar süsü verilmiş bir iç hesaplaşmanın,
bilinmeyen bir şekilde örtüldüğü
sır götürmez bir gerçektir.
ufukta batarken bir güneş,
doğan bir karanlığın beyaz dişleri sırıtır.
ve sahil ve çakıl ve kum ve deniz
sorgusuz,sualsiz
isyankar bir vuslatı andırır
-ki tanığıdır rüzgar...
yine bir sonbahar günü...
-ki hicret sevda kadar yakın
ki hicret zaman
dumanı gün görmüş trendir
çöllerde yaman...-
...bırakın.
yine bir sonbahar günü
düşlerine kar yağan bir çocuğun
" Kayın Ormanı "nda yürümesidir
tek mısra söylemeden
önüne katarak ölümü...
odasında bir şairin delilik anları...
tutar ve çıkıp masasının üzerine
"bu sonbahar dört mevsim ki canlar
malumunuz ben de deliyim.."
diye bitirir soykırımı...
ölü harfler,ölü kelimeler,ölü sözler...
bir şairin kanlı elleri.
güneş doğduğuna lanet ederken
çağlara dayılanan koca şehir,
ürkmektedir...
yine bir sonbahar günü...
romanlar,sinemalar ve parklar
Üç Harf in boyunduruğu altında
kısır döngü içinde yaşarken,
mitoloji dağların arkasında
sakladığı paketi insanlardan gizler
Pandora’nın kutusuna inat:
güzellikler...erdem,sevda ve şefkat
ve niceleri ve hakikat
ne varsa yaşama dair...
rivayettir...
ağaçların ve cesaretin yaprak döktüğü.
teselli veren rüzgarlar
aldatmacadan ibarettir.
böyle söylüyormuş rüzgarlar
sonbahar adı anılınca dudaklarda
yine bir sonbahar günü
bilinmeyenler örtülüdür
iç hesaplaşmalar...
yine içimize gömülür.
vuruşmalar...
vuslat ve hicret
ve soykırım.
ve dehşet
ve kar altında düşler...
...bırakın.
bu sonbahar gününü ben yaşayacağım...