73
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
3248
Okunma

“aşkınla öleyim ya da aşkın öldürsün beni”
Gözlerin…
Yüreğime saplanan iki gül dikeni
Sevdan bir sarkaç ucunda
Hal’den hal’e düşürür beni
Eğildiğin sulardan
Aksini toplayışın var ya
Bir de suların donuşu avuçlarında
Göl’den göl’e düşürür beni
Öfke ve suçluluk arası
Yüzüne vurmuşken
Yüreğinin karası
Gündüzlere saklanışın var ya
Al’dan al’a düşürür beni
Yüküm Mecnun aşkı
Yüreğim Leyla ağırlığında
Düşerken tutunduğum gül dalı
Zamansız kırılışın var ya
Dal’dan dal’a düşürür beni
Bir Leyla’ya bir Mecnun
Bir gönül’e bir Leyla
Seninse omuzlarında her gün
Bir Mecnun tabutu var ya
Çöl’den çöl’e düşürür beni
Kıyamet o geceydi Gül
O gece fasıla verdin aşka
Biz parçalandık gökyüzü parçalanınca
Bir de Hilal’in boşluğa tutunuşu var ya
İl’den il’e düşürür beni
Kaşlarını kaldırdıkça
Üstüme yıkılışı sokakların
Bir de sevgisizliğe
Açılması var ya dudakların
Dil’den dil’e düşürür beni
Pembe evinde neşe
Karanlık hücrede hüzün
Muştu beklerken akşamdan sabaha
Yeryüzündeki her faili meçhulün
Cezasını bana ödetişin var ya
Zül’den zül’e düşürür beni
Bir evlik hayal
Yanına sokulacak rüya
Kıyılarına sürükleyecek rüzgar
Ya da bir çocuğun eski resimlerden
Gülücükler toplayışı var ya
Fal’dan fal’a düşürür beni
Sende sevda geçmez akçe
Ashabı Kehf’ten kalma
Bir de şehrin en işlek pazarlarında
Haraç mezat satışın var ya
Pul’dan pul’a düşürür beni
Ve sonra gidişin…
Ardında bir ömrü sürükleyerek
Sevdanın en karası saçlarında
Bir de koşup gittiğin yolları katlayarak
Ardın sıra toplayışın var ya
Yol’dan yol’a düşürür beni
Abdulkadir KORKMAZ