7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
883
Okunma
Çıkıp giden ihanetti
arkasına bakmadan.
Anahtar hiç dönmedi,
hiç açılmadı kapı.
Tüllendi gece…
Yalnızlık çınladı öylece
gözlerindeki buğuyla
Kara, çirkin bir adam,
an kadar kısa o zamanda
kuruttu umudu,
yağmura aldırmadan.
Açmadı yüzünü güneş
dönüp bakmadı tarla kuşları,
yakınmadı başaklar,
pişkin topraklardan
Sahile uğramadı,
mavisi uçuk sevgili dalga.
Gecenin fener alayına
izin vermedi bulutlar,
yinede,
ağlayan kimse olmadı.
Gönderirken bedduasını
kibir kulelerinin ardındaki
kurumuş sel yatağına,
unutmanın ümidiyle,
yırtılmış
“ar”dan menkul yüreğine
ilhak etti kadın,
dargın, kirli sularından
“Bir ömür sür ki
ölüme imrendirsin” dedi,
Kıraç bozkırın gülen yüzü.
“Bir ömür sür ki
lanetle kutsansın,
şarkındaki hüzne mecbur
aşkın her günü”
Son bir ağıt tutturdu
yokluğun arkasından
ve savurdu orağını
koca cevizin dallarına.
Kanamadı gün…
Kan kurudu
dudaklarının arasında.
Düşünen tek taş,
dikilip kaldı,
bitimsiz günlerinin
tam ortasında…