12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1604
Okunma
Şiir gibi yaşamak isterdi hayatı
Mısra sonlarındaki uyum kadar kafiye kokardı saçları
Bir şairin poetikası kadar derin bakan gözleri
bir de dere gibi asude akan sözleri
düşerdi güvercin kanadındaki
kırık aşka.
Gökyüzündeki ebemkuşağıyla ip atlar
yıldızlardan oturup fal bakardı.
Usta bir sanatkarın çizdiği tablo gibi gülüşleri
Kaşgarlı Mahmut’un divanında saklanan efsunlu bir
kelime kadar büyülüdür öpüşleri.
Hayyam’ın mısralarında kokan aykırı bir ses gibi
Dolardı kadehe
Sarhoş olmazdı, Mehlika sultana aşık yedi genç gibi
Semiramis olur, asma bahçelerinde dolanırdı
Ayak sesleri aşıklarını avuturdu.
Kah esen rüzgarın ılıklığına kurulur
Yarin saçlarına dolanırdı.
Düştü sonra sazların diline, dolaştı dünyayı
Anlamazdı Hanyayla Konya’dan... aşktı adı
Gözleri aşk gibi bakar,teni insanlık kokardı.
Anlamayanlar ona "deli kızın türküsü" gibi bakardı.
Orta Asya’nın kapısından Malazgirt’in kucağından
Kımızın tadından anlardı.
Costantinepolis bir sabah uyandığında kendini
İstanbul olarak bulmuştu.
Kız Kulesi’nde saklanan prenses gibi huzurun
Kollarında yılana sokulmuştu.
Saklamıştı gözyaşlarını, bulut nemini ondan sormuştu.
Divanlarda Leyla misali çöllerde görülür
Kapısı kıble sayılırdı.
Aşıklar mendil kokusunda bayılır;
Günlerce uykusuz kalırdı.
Orhan Veli’de vesikalı yâr
Kimilerine Fahriye abla olurdu.
En son "tezgahtar Nebahatti" gördüğümde
Zengin bir kocaya kaçmıştı
Kendi gönlünce
O da hayırsız çıkmıştı bildiğimce.
Yıllar var ki alamadım ondan haberi
Türküleri dinledim, oldu tuzu biberi.
Şiir gibi yaşamak isterdi hayatı
Mısra sonlarındaki uyum kadar kafiye kokardı saçları
Bir şairin poetikası kadar derin bakan gözleri
Bir de dere gibi asude akan sözleri
Düşerdi güvercin kanadındaki
Kırık aşka.
M.S./2009
Kahramanmaraş