1
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
296
Okunma

dahası...
hiç-bir-şey eksik kalmayacak daha fazla/ senin kadar inan..avuç içlerimde darası alınmamış yokluğun ve ceplerimde ağırlıklar...kapıları açık bıraktım, ayaz/tenimdeki..soyuyorum tabanlarımın
yüzgeçlerini, soyuluyorum sana...dur/dum...
gözüme kaçıyor ışığı kılçığın,gerisi göz kırpmalar/düş bozumları/ karanlık...
önemsiz biliyorum.
kendinden daha fazla
ağından kurtarmak
bir örümceği
imkansız/
bu yüzden belkide…
ya kokun/
sızarken ruhumun
çatlaklarından
kirlenirken bahar/
solarken yaprakları
dağınık bir oda/
yarı açık perdeler
ve sen
ve gün
sıkı sıkıya kapalı...
-oradasın değil mi?
-aynısı gibi/sin değil mi?
-bıraktığım gibi
bitmemişti henüz
ve ikiye mecbur edilmemişti
gözlerin
b-akmak için
diğerine geçiyorduk aşkın
bir aşktan diğerine
ve kuşlar
kentini kuşatmıştı
ebabil değil hayır…
bildiğin serçe
bildiğin kadardı
senin kadardı
senin bildiğin kadardı yani
asla fazlası değil…
tüm yarım kalmışlığımızla
eksik rüyalardan
terli çarşaflara geçiyorduk
bilindik zamanlardan
bahsetmiyorum henüz
eteğini katlıyor musun/
diz kapağının üzerinden
çözdün mü
sorularının düğmelerini
biliyorum pek önemli değildi
aynı ben gibi değil mi?
eskidi,
sesin/nefesin/ellerin
ve bakışındaki iksir
parmak uçlarımı ısırmak
neden bu kadar deli ediyordu beni?
öğrenebildin mi bilmiyorum
denizlerden/şehirlerden/kentlerden
kendime döndüm
ki takip
derin izler bırakmıştı
ruhunda avın..
ben kimi öldürdüm sahi?
ve günler neden tekerrürden ibaret
dağılmış bir kaç şeyi toplamak gibi
çocukların oyuncakları
kafiyesiz gülücükler
yayılırken boşluğuna
geniş zamanlarda,
toprağına yürür su
debisine bakmak/sızın
çatlakların
ne kadar derinse
o kadar içine çekersin..
beklentilerin,
heyelansız taşınır,
yüreğinden/yüreğine..
sen gidişlerinin
tarihini yazarken,
öldürürken düşlerini
masal masal,
ojesiz tırnaklarınla
kaşırken yaranı
rüzgarın hışımına uğramış
külle gelirken sen bana
yılkılarla yer değiştirircesine
dolu dizgin ve savruk
hiç bilmediğim bir zamAna
doğru okuyordum seni...
ahh benim derin yaram
sınır/sızım...
hiç öpmediğin
avuç içlerimi saklıyorum
harflerinin dolaştığı yere.
ellerimi saçlarının
kırıklarının içine
bağışlanamaz bir kimsesizlik
bulaşırken
düşlerimizden, yüreğimize
mevsimler mi değişiyordu
yazdan/kışa.
yoksa
yapraklarını mı döküyordu
bütün tersine ağaçlar
öğrenemedim..
için terk ediyordu içimi
gölgen kalıyordu
geriye
düş/erken
sen,
su-su-yo-rum şimdi...
ellerimden önce
tenine düşen sesim
he-ce-le-nip
sen oluyor
kelime/kelime
dokunuyorum sana
dönüşüyorum sana
her gece/
yatağını terk edip
delice çağlayan
bir ırmak gibi
yalın/ayak
çırılçıplak
sana koşuyor
çıkmaz sokakların
kuytularında
gölgeler çoğaltıyor
özlemle çoğalıyor
teninin üzerinden
renkli taşlar topluyorum
parmak ucu dokunsallığımla
yüreğimdeki mühürünle
yol alıyorum.
içime girip büyüyen
içimde kayan
vuslat kırıntılarının
erozyonuyla
etrafa saçılıyor aklım
umursamıyor yürüyorum
gece yarısından/
sabaha dek
dilekler adıyorum
yıldız tozlarından/
kaçmanı diliyorum
benimle
bir başka dünyaya
kulaklarımda
kırgın bir melodi/
ince sızım...
eksik olan
bir şey vardı aramızda
bir düş/bir gölge
kaldı boyumdan küçük.
bu onun kokusu
ve ona ait her şey
korkaklık değil
sızarken teninden
döşeklere
saklandı yastık
altlarına
gümüş vazolarda…
kavga,
düşleri çalmaya
denk geliyordu
o zamanlar.
ensesini
ısırmak istediğim
o sırt.
artık taşımayacaktır
yükünü.
Atlas,
harflere bulaştı.
harfler şiire
bilmem farkında mısın?
parmak ucu dokunuşlarının
bana verdiği yetkiyle
özlüyorum/
yüreğimdeki bitimsiz mevsimi
bu yüzden biliyorum/
terliyorum...
yön değiştiriyordu
rüzgar
bir bilsen…
yön değiştirdi lodos.
ne sandığın kadar
yakınsın denize
ne de çok uzak
bu bir tesadüf sadece.
fırlat taşını
seke seke
gömülsün sularına
dayanıp duvarlarına
hasretin/hararetin
o belirgin safından
çıkıp geldim
onarılmaz bir düşü/şü
taşıyarak yüreğimde.
söylemiştim değil mi?
onaylanamaz olan fark bu.
(şşş tamam kanat ama acıtma)
-burada mısın ve hala
derin bir geçiş olsun yaşananlar
tarihsel olaylarımızdaki
sorgulamaları bir yana bırakıp
zamanın durduğu anlarda
dans edelim umarsızca
fırtınaların eserken ki
hoyratlığı ürkütmesin bizi
hesap etmeyelim
ne yandan gelecek diye
ölümü en çok arzulayan yanlarımdı
yaşama hakim iç çığılığım
sesime ses
sesime çığlıktın
gözlerinde sakla istemiştim
anlatamadıklarımı ki
yüreğime düştüğün yer
düş olmasın diye
düşüşler olmasın
yaşamın terazisinde
ölüm yokluğundur..
ölüm yüreğinden
yoksunluğumdur sevgili
ölüm sensizliğin can çekişidir
ölümsüzlük anıdır
ellerimin titrek uzanışı
tut diyen sahipsiz bakışlarım..
(...)