0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
27
Okunma
YÜRÜYÜŞ
Yürüyorum yâr, meçhul yolda adım adım;
Bir ben bilirim hâlimi, bir de Rabbimin ilm-i kadîm.
Kimi vakit isyan çalar gönlümün kapısını,
Kimi vakit mutluluk serper yoluma nur’unu.
Bazen yalnızlık pençe gibi tutar yakamdan,
Bazen sen düşersin içime, ben kaybolurum senden.
Zaman bazen bir nehir olur akar içimden,
Bazen ben akarım zamanın derinliklerinden.
Uzun, ince bir yol bu; sırlar ile dolu,
Yokuşu da var, inişi de — hepsi yolun sonu.
Ateşten geçirir bazen Hak kulunu sınar gibi,
Bazen ateş olur içimde, Mecnun’u yakar gibi.
Leylâ’sız kalır gönül, kum taneleri arasında;
Bazen de aslımdan ayrı düşerim, nefes nefes yansam da.
Yürürüm; yorgunluğum bazen yük olur sırta,
Bazen de mağrur kesilir nefs, koyar tuzak ortada.
Gurur, perişan eder insanı, hırka hırka;
Bir benliktir ki ayırır kulunu dosttan, Hak’tan uzakta.
Attım o benliği işte yolun taşına:
Sarrafa varmayınca ne kıymetin var başına?
Bensiz bir hiçsin ey nefs; ben ise sensiz selâmette.
Ya gel birlikte yürüyelim Hakk’ın rahmet rehberliğinde,
Ya da bırak, ben gideyim tek başıma hakikatin kapısına…