1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
40
Okunma
Sonbaharın Hatırlattıkları
Sonbaharın son günleri…
Takvim yaprakları bir bir eksilirken
Yorgunum artık;
Canlılığını yitirmiş, eskimiş bir şehir gibiyim.
Karmaşanın içinde savrulmuş,
Pembe hayallerin buğusunda kaybolmuşum.
Hava soğuk, rüzgâr ince bir sızı gibi eserken
Üzerime şehrin yorgunluğu çöküyor.
Cisim cisim yağmur taneleri düşüyor omuzlarıma;
Yılların verdiği ağırlık taşınıyor üzerimde.
Bir otobüs camına başımı dayayıp uyuya kalmışım.
Fark edemeden akıp gitmiş yıllarım.
Ah keşke genç olsaydım,
Çocuk kalabilseydim…
Saf, tertemiz, el değmemiş bir kalbim kalsaydı.
Ne çok yıpranmış meğer çocuk yanım.
Ama ne fayda…
Bir bir geçti yıllarım,
Bir koşuşturmacanın ortasında yaşadım bu hayatı.
Karanlığı gündüzlerden,
Gündüzü geceden ayıramaz olmuş gözlerim;
Umursamıyor artık hangisi gece, hangisi gündüz.
Ama gel de anlat şimdi
Bu yorgunluğu bedenime.
Yorgun, argın…
Ve bir o kadar da geçen yıllara dargın.
Hayatın içinden geçiyorum yalnızca;
Karartılar içinde bir karartı gibiyim.
Geçip giden gemileri görmeden,
Uçuşan martıların sesini duymadan…
Kimsesiz bir yolcu gibi
Sahilde sessizce yürüyorum.
Bu şehirde kim bilir kaç hikâye gizli;
Kaç gözyaşıyla sabahladı karanlık.
Benim, senin, bizim…
Daha kaç kişinin yarım kalmış
Ve hiç yaşanmamış hikâyeleri saklıdır kim bilir.
Ama bildiğim tek şey var: çok yoruldum…
Bu kargaşadan, bu kalabalıktan,
Şehrin taşıdığı o derin yorgunluktan.
Ah nerede , nerede o eski günler?
Gençliğim, çocukluğum?
Koşup durduğum, düşünmeden yaşadığım zamanlar nerede?
Gidenin geri gelmediği bir hayattır yaşadığım .
Eyyüp Balta
5.0
100% (2)