4
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
43
Okunma
Hak, kula anlayış kapısını açar;
kapı açılınca nimetler ardından yürür.
Gece susar; suskunluk Hak kelâmı perdesidir.
Sözün bittiği yerde kul,
Yaratanın sesini duyar.
Sükût, bilgiden önce gelen ilimdir.
Akıl arınınca, kalb durulunca, fikir selim olunca insan kendine yaklaşır.
Kendine yaklaşan,
Hak’ka yaklaşır.
Kendini tanımayan Rabb’ini göremez.
Nefes, kul ile Hak arasında gizli yolculuk:
Nefes Hakk’a yükselir, nefes kulun bağrına iner.
Her dönüşte kul, perde perde daha atar.
Beden sağlığı, ruha verilen emânet örtüsüdür.
Beden sağ olursa yürürsün,
kalp pâk olursa görürsün,
fikir doğru olursa bulursun.
Her biri diğerinin aynasıdır.
Kalp temizlendikçe perde incelir.
Perde inceldikçe içindeki ses kuş kanadı gibi hafifler.
Hafifleyen iç ses, kulun hakikate doğan kuşu.
En güzel rızık, dışarıdan getirilen değil,
içerden doğandır.
Hak, kulun içine nur saklar; kul o nuru buldukça dış âlem teslim olur.
Nimet, bekleyene değil, hazırlanana iner.
Gönlü hazır olan kul,
istemeden bulur; dili dua etmeden gönlüne cevap düşer.
Dünya rızıklarının hepsi kabuktur; öz, kulun içindedir.
Hak, dıştan değil içten konuşur.
Kul içi işittikçe dünyayı duymaya başlar.
Bil ki: Hakk’a açılan kapı göklerde değildir;
o kapı insan özünde.
Kul özünü bulunca kapı kendiliğinden açılır;
açılan kapıdan giren nûr kulun varlığını doldurur.
En güzel rızık, anlatılan değil,
kalple taşınandır.
O rızık, susunca büyür,
yansıyınca çoğalır,
Hak’tan gelip kula yuva kurar.
Rifat KAYA
5.0
100% (5)