3
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
77
Okunma
Cuma’yı Cuma kılan nedir, bilir misin?
Kalbin kapısına vuran sırdır o;
insanın kendine dönüşü,
Hakk’ın nefesini duyuşudur.
Farkında olmak…
varlığın gölgesinde değil, özünde durmak;
yaratılışı temaşa eder gibi
her anı yeniden okumaktır.
Cuma, günü aşar; hâl olur, çağrı olur.
Kulun içindeki karanlığa “uyan” diyen
ilahi dokunuş gibi…
Zulme dur diyebilmek,
Hakk’ın adaletini yeryüzünde hatırlamaktır.
Bu söz, insana değil sadece;
dalına kırgın ağaca,
susuz kalmış toprağa,
yetim kalmış hayvana
rahmetle yaklaşmaktır.
Hoşgörü,
nefsin kalın perdelerini incelten lütuftur;
sevecenlik, gönlün kapısını
Rahman’a doğru aralayan nur…
Madem ki kuluz,
madem ki “Müslümanım” diyen ruh taşırız;
o halde bilmeliyiz:
yoksulun sessizliğinde Hakk’ın çağrısı vardır;
ezilenin gözünde dua saklanır;
yetimin, öksüzün hakkı
Arş’a yazılmış emanet gibidir.
Yaradan’ı seven,
O’nun yarattığını sevmeyi öğrenmeden
aşk yolunda adım atamaz.
Koruyan, gözeten, saran
Hakk’ın ahlakından nasip almadıkça
insan “insan” olamaz.
Ve Cuma, işte bazen nefeslik hatırlayıştır:
Kalbe “Kul ol” der,
ruha “dön” der,
gönle “sev” der…
Rifat KAYA
5.0
100% (4)