8
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
203
Okunma

Zeynep’in Hikayesi
Kışın köy odası boş olur
kardan çamurdan uğrayan olmazdı
pencereden baktım
duman tütüyordu
köy odasının çamur sıvalı bacası
"-Ana ana köy odasında biri var"
Muhtar Hoca Iraz ana
hepsi bir ağızdan
-"kim bu ?yolunu şaşıran
kervan geçmez
yolu yomağı olmayan köye gelen"
Koştuk gören köylü pesimizde
Elmalı Tekke köyünden Destancı Ateş
yanında Derviş baba
Tüccar Turgay
Manifaturacı Şemsettin
Kuşcu Hasan Hoca Muhtar Iraz’ca
çoluk çocuk doluştuk köy odasına
yanan ocağın etrafında
Derviş baba’nın eski kararmış demlikte
topladığı dağ kekiğinin kokusu sarmıştı
“-Turgay oğlum gel bakam bu sana benden
sonra senden çocuklarına geçecek
belki de asırlarca anlatılacak bir hikayedir!
manifaturacı Şemsettin diz çöktü
Derviş baba
elinde bastonu, beyaz sakalı ile bekler
geceleri
Abdal Musa’nın türbesinde yatar
gündüzleri de ardıç ağacının bekçiliğini yaparmış
anladıbba gelene gidene”.
Şemsettin
“-Hadi anlat Derviş baba
parmağını dudağına götürdü
şu sözü söyledi
"İş ehline bırakmak lazım
tevhit ehli kimse sözü ona bırakalım "
-"düstur senindir Destancı" dedi
sağ elini kalbine koydu
hu can sende dil Ateş
hu canlar açın galbinizi dinleyin.
Herkesi pencere kenarına çağırdı
eliyle ardıç ağacını gösterdi
oturun dedi herkes oturdu
-"bakın bu ardıç
buna hayat ağacı da denir
derler ki! Allah önce bu ağacı yaratmış,
yaz kış yaprağını dökmez yaratılışın kaynağı;
öyle fidan dikip üremez”
“-ya nasıl? dedi kuscu Hasan
“-Hasan oğul hoş geldin,
Derviş baba
“-Turgay oğlum
şu sözü hiç unudma derviş sözü “
“oğlan atadan öğrenir sofra açmayı,
kız anadan öğrenir biçki biçmeyi” dedi
Devam etti Destancı Ateş
meyvesi tohumu yere düşer
ardıç kuşu gelir onu yer toprağa pisler
bir kuş pisliği deyip geçme
yaratan rabbim o tohuma
ardıç kuşunun pisliğine muhtaç kılmıştır
insan olmak da böyledir
insan çirkin diye sevilmez mi?
yaratandan ötürü seveceksin
İşte o vakit tamamdır,
tohum filiz verir artık”
“- ya Ardıç kuşları olmazsa, üremeyecek mi ardıç ağacı?
“- evet oğul,
iki mahkum sevdalıdır birbirine
“ölümden sonra hayata yeniden dönüşün sembolüdür”
ardıç kuşu ile ardıç ağacı.
“- ya Abdal Musa? dedim
“-dedi, dinle oğul anlat nesline!
Büyük Yatağan Baba’nın dostudur
sultanlık, ayakçılık,
abdallıktır payesi.
“-bir gün bey oğlu Gaybi ava çıkar,
“-Gaybi kim?Derviş baba,
“- Kaygusuz Abdal’dır, oğul,
dinle hele, sabret!
beklemeyi bileceksin, aşıksan
ona varıncaya kadar!
dinlemeyi bileceksin
öğrenmeyi istiyorsan
Gaybi bir ceylan görür! Okunu ceylana doğrultur,
ceylanı koltuk altından vurur.
ceylan ölmez, zıplar kaçar,
beyoğlu kan izlerini takip eder,
gelir bir tekkeye, kapıda dervişler…
Sorar:
“-buraya benim vurduğum bir ceylan geldi mi?
dervişlikte “yalan söylemek” yok tabi!
ama;
ceylanın girdiğini farketmemişler içeri
“-yok, gelmedi böyle bir ceylan, derler.
İçeriden başka bir derviş, görünür,
“-hayrola yiğidim, meramın nedir?
“-ben bey oğlu Gaybi’yim,
yaralı ceylanın buraya girdiğini gördüm
av benimdir.
“-attığın oku tanır mısın?
“-tanırım tabi
ben bey oğluyum,
okumda beyliğim gibi süslüdür”
o an derviş kolunu kaldırır
koltuk altındaki oku gören Gaybi kendinden geçer bayılır uyandığında
dervişliği seçer
İşte o ceylan rivayete göre Abdal Musa’dır…
“- Nasihat sana!
ayrılma velinin,
hak verenin,
aşkın yolundan
düşme,
düşenin tut kolundan
o bir maşuksa
tevhidi düşürme dilinden,
dünya arınsın kirinden”
işte İbram babamdan kalan miras
bir ardıç ağacı hikayesi
derviş nasihatı
yüreğimden şunlar dökülüverdi Azize
mendilimi bağlarken dilek ağacına
sana seslendim derviş duası ile ey Ahu!
sana geldim sana
cana geldim cana
canında can olmaya
canından can olmaya!..
Devam edecek
Fotograf taki dilek (Ardıç) ağacı Antalya Elmalı Tekke Köyü’nde, Horasan yörüklerinden Abdal Musa’nın türbesine komşudur…!
Fotoğraf Zeki Akakca
5.0
100% (8)