4
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
127
Okunma

Sevdiğim ve özlediğim aşikâr da olsa, seni sevdiğim sırdır.
Ermesi kolay, vuslatı olmayan bir sevdanın eşiğinde dursam da beni yola salan; senden ziyade, benim hissettiklerimdi.
Bu yolun en güzel tarafı, yazabiliyor olmaktı.
Anlatılması güç birçok şeyi, kâğıdın kucağına bırakıp hiçbir hüküm yemeden, öylece susmak...
Cevap yok, çatılan kaşlar yok; her bir cümlede "acaba" demeden, sadece hissedildiği gibi yazmak...
Apaşikârsın.
"Kimdir, nedir, nerededir ve nasıldır?"
Bu soruların hiçbir cevabını aramadan, aramaya cesaret edemeden; sadece yazılanların okunuyor olması umuduyla…
Suya salınan umutlar gibi, yolu yordamı olmadan yazmak...
Bütün bunların yanında seni yazmak… Uzaktan, varlığını rüyalarla süsleyip, rüyalarda bile mesafenin olduğu o zamanları buruk bir hikâyeye dönüştürmek...
Benim lügatimde vuslat hiç yazmadı. Bir eli tutacak cesaretin olmayışından değil. Ben, bütün randevuları ertelenmeyecek olan o mekâna bıraktım.
Bu tarafta her şeyin geçiciliğine inanan yüreğim, öbür dünyada diye bir umuda sarıldı. Yer yer gezdiren bu topraklarda, son kez üzerime örtülecek o toprakla son bir kavuşmayı inşa etmekten başka muradım yok.
Zaman zaman adının "özlem" olduğu kavramı derin derin hissederken, görmenin ve duymanın mümkün olmadığı zamanları düşünerek ve yazarak geçirmek, kârıma gibi geliyor.
Ismahan Çeribaşı
5.0
100% (4)