6
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
149
Okunma
Dalmışken bir an,
Bir suyun kenarında
bulduğum bir taşın üstünde yazıyordu:
“Bir âşık geçip gitti buradan.”
Aldım elime taşı;
Yazı bu çağa ait olsada,
taş, asırlardan süzülüp gelen bir yadigârdı.
Ve dile geldi taş, dedi ki:
“Gezdim bir zamanlar yeryüzünde…
Kırık bir kalple yürüdüm.
Hayatın anlamını çözemedim ancak;
savaşın gölgelerinde savruldum.
Kalbim, zamana karşı korunaksız bir yolcuydu.
Gençliğimde adım şöhretlere karıştı,
nice izler bıraktım.
Ancak yıllar döndü…
Krallar düştü, devletler çöktü;
yüzyıllar toprağın altından geçip gitti,
zaman kupkuru bir ırmak gibi çekildi.
Denizler yok oldu,
derinlikler şehirlerle doldu.
Sevdiğim…
zamanın akışına kapıldı.
Kader onu diyardan diyara sürükledi;
onun gidişinin üzerinden asırlar geçti.
Her şeyimiz yarım kaldı.
Ben de tarihe gömüldüm.
Kemiklerim toza dönüştü.
Lakin içimde taşıdığım ateş…
o hiç sönmedi;
toza karışsam bile.”
Ve o vakit anladım ki:
Tarih, kavuşanların değil,
sevdasını asırlara karşı koruyanların adını yazar.
Belki de insanı yücelten,
kavuşmak değil…
hiç kavuşmamaktır.
mesakin-30/11/2025
5.0
100% (15)