(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiirin Adı: Aşk-ı Kebîr Şairi: Nurelî Yorumu Yapan: Ser Feyzlizof Kalburabastî Efendi namı diğer Celil ÇINKIR
“Aşk-ı Kebîr”, kelimeleri sadece birer anlam taşıyıcısı olarak değil, mâna ve tefekkürün merdivenleri olarak kullanan bir şiir. Her dörtlükte insanın nefsiyle, kaderle, tecelliyle ve nihayet vuslatla kurduğu ilişkinin katmanları görülüyor. Tasavvufî seyirde kulun yeryüzü ile gökyüzü arasında yürüyen bir sır olduğu düşünülür; bu şiirin omurgasını da işte bu çizgi oluşturuyor.
İlk dörtlükte insanın faniliği ve “ruh–ceset” ayrımı, klasik tasavvuf öğretisinin özünü taşıyor. “Ceset kalbi et’se, gönül nûr peri” dizesi, cismin gölge olduğunu; hakikatin gönülde parlayan nur olduğunu işaret ediyor.
İkinci dörtlük, şiirin en kuvvetli bölümüdür. Şair burada kibirden arınmayı, tek birliğe yönelmeyi, kâmil benliğin keşfini anlatırken hem dilde hem imajlarda tam bir tasavvuf üslubuna yaslanıyor. Hû’nun nefes gibi çağrılması, semânın insanla tamamlanan bir kudret alanı gibi görülmesi, derin bir irfan sezdiriyor.
Üçüncü dörtlükte kulun yürüyüşü, zikri ve şükrü “hâl makamı”na bağlanıyor. “Refref” imgesi, Miraç yolculuğuna açılan bir sembol olarak burada bilinçli bir kullanımdır.
Dördüncü dörtlük ise şiirin düşünsel kapanışıdır. Âlem aynası, kader havuzu, nefs mücadelesi… Son dize, tasavvufî yolculuğun doğal sonunu net bir biçimde gösterir: “Vuslat nihai makam, ruh Hakk’a erer.”
Kıtaların her biri kendi içinde uyumlu olmakla birlikte, dörtlükler arası uyak bütünlüğü kurulmamıştır. Şair çoğunlukla AAAA uyak düzenini tercih etmiştir.
Bu düzen, tek bir kıta içinde kapanış sağlayabilir; ancak kıtaların art arda geldiği manzumelerde şiirin musikisini beslemez, akışı tek bir tonda sabitler.
Böylesi eserlerde AAA–B ya da kıtalar arasında ortak bir ayak kullanılması, şiirin hem ses örgüsünü güçlendirir hem de iç ahengi zenginleştirir. Teknik olarak bu tercih, şiirin estetik derinliğini daha da artıracaktır.
Şairin bazı kelimelerin anlamını altına açıklama olarak yazması gereksizdir; çünkü şiir dili okurun sezgisine hitap eder. Ayrıca böyle açıklamalar eserin ruhunu bölerek şiirin bütünlüğünü zedeler. Kelimeler zaten manayı taşıyacak kuvvettedir; şiirin okuruyla kurduğu bağ açıklamalarla değil, mâna ile oluşur.
Vesselam. “Kelime, gönülde karşılığını bulduğu anda şiir olur; açıklamaya muhtaç olduğu anda değil.”
Kıymetli kalemdaşım, “Aşk-ı Kebîr” şiirinizde insanın özüne, tevazuya ve hakikate yönelişini derin bir mecaz diliyle aktarmışsınız. Kaleminize sağlık; gönül ile ruh arasındaki bağ, dizelerde hikmetli bir öğretiye dönüşüyor. Her bölüm, insanın nefsini aşarak ilahi vuslata ulaşma yolculuğunu güçlü bir ahenkle yansıtıyor. “Âlem sırlı ayna” ifadesi, şiirin en çarpıcı ve düşündürücü yönlerinden biri olmuş. Gerçekten maneviyatı derin, öğüt dolu ve kalbe dokunan bir eser ortaya koymuşsunuz.
Her dizesi bir dervişin ellerine düşen bir yağmur gibi berrak , acziyetle merhametin birleştiği bir iklim gibi ılık, toprağın ağırlığıyla göğün hafifliği arasında duran insanın sessiz duası...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.