0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
39
Okunma
Şimdi senin bu yaptığın oldu mu be yârim?
Bırakıp gitmek sana yakıştı mı gerçekten?
Daha “gün doğmadan umut doğar” diye avunurken
Sen, güneşi bile arkasından ağlatıp gittin.
Ama en çok da…
O tahta tabuta nasıl sığdın sen?
O koca yüreğin
O incecik tahtalara nasıl boyun eğdi?
Hangi vicdan taşıdı seni
Soğuk bir mezarlığın taşsız yollarına?
Hangi rüzgâr üfledi son nefesini
Ben daha “gitme” diyemeden?
Hani gitmek yoktu diye ant içmiştik?
Hani kader bile kıramayacaktı bizi?
Biz, bir yaz akşamının duasıydık,
Üstüne titrenen bir niyetin çocuklarıydık…
Ne oldu bizim söze,
Ne oldu o yarım kalmış tebessümlere?
Hani bir sürü hayalimiz vardı be…
Hani birlikte büyüyecektik düşlerimizi?
Sen sağ omuzda umut, ben sol omuzda sabır olacaktım
Omuz omuza bir ömür sürecektik yolu.
Ama bir mezar taşı dikildi aramıza,
Ben hâlâ konuşuyorum,
Sen hâlâ susuyorsun.
Evlenmiştik biz, hem de kalple…
Nikâh memuru değil,
Alın yazısı kıymıştı o imzayı.
İki kızımız olacaktı;
Biri “Ay” gibi duru,
Biri “Güneş” gibi sıcak…
Karanlıkları aydınlatacak iki ziya.
İki oğlumuz olacaktı;
Biri “Doğu” gibi vakur,
Biri “Batı” gibi hür…
Dört yavruyla tamam olacaktı bu ömür.
Ülkemizi temsil eden dört yürek,
Düşlerimize mühür gibi.
Ama en çok acıtan ne biliyor musun?
Biz et ile tırnak gibiydik.
Ayrılmak yoktu kitabımızda.
Sen tırnağı söktün de
Ben hala akan kanın hesabını soruyorum.
Toprak seni aldı,
Ama benden aldı aslında…
Yarım bıraktığıma mı yanayım,
Yarım kaldığına mı?
Şimdi mezarının başında
Rüzgâr üflüyor yüzüme acının buğusunu.
Ben sana “Gitme!” derken
Kader, çoktan kararını vermiş meğer.
Tahta tabut kapandı,
Ve ben o gün anladım:
Bazı ayrılıklar ihanet değil,
Kaderin insana attığı soğuk bir tokatmış.
Sensizliğin kaydını düşüyorum işte bugün,
Ay da şahidim, Güneş de…
Doğu’nun sabahı, Batı’nın akşamı da…
Benim yüreğimde sen hâlâ
Gidişi en çok acıtan “kalan”sın.
Biliyor musun yârim,
Sen gidince dünya dönmeye devam etti ama
Benim içimde zaman durmuş bir çan kulesi gibi kaldı.
Her saat aynı acıyı çalıyor,
Her dakika aynı yangını sürdürüyor.
Mezarının toprağı daha kurumadı,
Benim gözümün yaşı hiç durmadı.
Her adımda senin yokluğuna çarpıyorum,
Sanki dünya sana dar değilmiş de
Bana daralıyor adım adım.
Bir yanım hâlâ seni bekliyor.
Saçının kokusunu, sesinin kırık titremesini…
Bir yanım ise
O tabutun kapandığı anı
Saat gibi tekrar tekrar oynatıyor içimde.
Ben neyi unutayım?
Toprağa düşen sevgiyi mi,
Yüreğime düşen yas’ı mı?
Geceleri hâlâ seninle konuşuyorum.
Sanki sesin rüzgârın içinden süzülüp
“Buradayım…” dermiş gibi.
Ben de her gece
Aynı soruyu soruyorum mezarına:
“Beni kim bıraktı böyle yarım?”
Kimse anlamıyor hâlimi.
Kimse duymuyor içimdeki gürültüyü.
Dışarıdan uslu bir sessizliğim,
İçeriden koca bir fırtınayım.
Sen öldün ya…
Ben de her gün biraz daha gömülüyorum sensizliğin toprağına.
Sessiz sessiz,
Kimse duymadan,
Kimse “iyi misin?” demeden.
Hani bize bir ömür lazımdı?
Hani beraber yaşlanacaktık?
Dizlerimizin titrediği, saçlarımızın ağardığı günlerde
Birbirimize tutunacaktık?
Sen benim elimden tuttun ama
Sonra ölüm tutup seni benden aldı.
Ben o gün anladım ki
Kader bazen zalim,
Bazen katı,
Bazen insanın can evinden vuran bir cellatmış.
Şimdi sen yoksun…
Ben sana anlatacak binlerce cümleyle
Yalnız başıma dolaşıyorum sokaklarda.
Sanki şehir bile seni arıyor,
Sanki kaldırımlar adımlarını özlüyor.
Biliyor musun?
Ben hâlâ iki kızımızın saçını okşuyormuş gibi düşlüyorum geceleri:
Ay’ın ışığını yüzlerine,
Güneş’in sıcaklığını avuçlarına koyuyorum.
Oğullarımızı düşünüyorum;
Doğu’nun vakur bakışı,
Batı’nın özgür nefesiyle büyüyen…
Hayallerimiz hâlâ benimle ama
Sen yoksun diye hepsi öksüz.
Yârim…
Toprak seni aldı,
Benim nefesimi bıraktı bana.
Ama nefes almak yaşamak mı,
Yoksa acıyı uzatmak mı
Onu hâlâ bilmiyorum.
Sen gittin ya…
Ben, ellerim boş
Yüreğim kırık
Dualarım yarım
Gecelerim uzun
Gündüzlerim karanlık kaldı.
Ve ne zaman aynaya baksam
Kendi içimde bir mezar taşı görüyorum:
“Burada yarım kalmış bir adam yatıyor.”
Ama inan,
Ne seni unutacağım,
Ne de adını taşımayan yarınlara alışacağım.
Sen öldün ya…
Ben seni hâlâ yaşıyormuşsun gibi seviyorum.
Toprağın altında değil,
Yüreğimin en derin yerinde saklıyorum.
Ve bil ki yârim…
Ölüm bile koparamadı bizi aslında.
Sen gittin,
Ben kaldım…
Ama hâlâ
Et ile tırnak gibiyiz işte—
Ayrıldıkça kanıyoruz.
Sen gittin ya…
Ben işte o gün
Senden değil,
Kendimden bile yetim kaldım.
Kadir TURGUT
5.0
100% (1)