0
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
63
Okunma
Yaşım, dokuzdan beri boynu bükük dal gibi her an
seni bekler. Yarım yamalak, yamalı; kör kurşunlara
ev sahibi, nefesimin emeklerinde umudum bu
şapkada tavşan. İçimi görmedikçe gözleriniz,
fıtratıma ihanet; kırbaçlanmış, sizlere uğrak
yolumun üstü her han. En iyi sen bilirsin: Attığın ateş
hattında, korkakçasına; kara bulutlu yalnız
zamanımda, yapayalnızlaştırılmamı, nemli saçım.
Dünya, hani ruhumu dolaştıran kendi bit
pazarlarında, oysa ne zaman taşını sıksam, suyunu
çıkardım. Ezberledim nihayet; bir varmış bir
yokmuş, kan rengi heybende adım. Artık yüz yıl
bekleyeceğim ölümü; yüz yıldır üzülmemişti hiçbir
vedaya. Şimdi yorgun ve aksak adım. Hasbihal
etmedim hiç varıncaya dek göz açıp kapamama
böyle sevdalarla. Vurdukça zihnime hayalin, zonklar
şakaklarımda; vicdanlı yalanların ve kararmış
tenimin inik bayrakları yarıda. Canım yanıyor;
güneşe çıktım. Çıkarılmış limandan rıhtıma güven
sözleri; inanmış akılsız başımın bana tükürükleri...
Bir bir kaldı yemin çekirdeklerin kursağımda.
Var biri, ölünce göreceğim.
Yaşım, öksüze bir emek katmakta.
Var biri, ölmeden görmeliyim.
Yaşım, dağlarca uzaklıkta.
Mehmet Habip Güney