14
Yorum
39
Beğeni
5,0
Puan
301
Okunma

Kırılınca mısralar, döküldü hicvin taşı,
Bilmem ki bir tafralar, kimin yarıldı başı!
İnşa ettiğim şiir, Âşık’ın sesi olsun,
Ney, def veyahut bendir, sesi arştan duyulsun,
Diye yine yeniden eksik taşları baktım,
Koşmalardan, maniden biraz katıp bıraktım.
İyicene kesilip oturtulmalıydı da,
Yunus, Sümmani, Garip... okutulmalıydı da.
Neydi onlara inşa etmeye iten o güç?
Ettim ben de temaşa, saymadım bir, iki, üç...
Asra meydan okumuş yıkılmayan yapılar,
İlmek ilmek dokumuş halktan olmuş tapular.
Her sözcüğünde niyet, her mısrasında niyaz,
Kokusu Hakka hürmet, çatısında bir yalaz.
Sevdasıyla tutuşsa, o âşık kalem çalar,
Yürek yangını kuşsa, kanadı kelam çalar.
Demiştim ya bir kere niyetlendik inşaya,
Sonunu hak getire, uymamalı furyaya.
Besmeleyle başladık, gelip geçtik hoşbeşe,
Hicivle de haşladık, ilan verdik kardeşe .
Buradayız, sizi de bekliyoruz yazmaya,
Kabul, çoğu azı da, var mısınız kazmaya?
Temeli halka varsın, yeter ki duru dille,
Çıkanı hayra yorsun, bilsin çıkan da Ol’la.
Aruz, hece ve serbest hepsi bizden bizimle,
Tepki, sevgi de fihrist, içimizden nazımla.
Geleneğin kökünden, çağın dalları bitsin,
Hem varlık hem yokundan, bağın gülleri bitsin.
Şiir bir taş ocağı, kelâm da tunç çekici,
Kalpse gönül bucağı, her kavuştak akıcı
Hep birlikte örelim , mısralar duvar olsun
Gelin emek verelim, bu inşâ var olsun.
5.0
100% (26)