0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
71
Okunma
Beden Hapishanesi
Bu ten ki, bana giydirilmiş en dar kafes de boğar,
Dört yanım etten duvar, kemikten parmaklıklar.
Ruhum içeride çırpınır, duyulmaz sesi dağlar,
Bir demir kapı gibi kapanmış her yanım.
Ne zaman gökyüzüne baksam, camda bir yansıma:
Kendi suretimin tutsağıyım, bu tenin esiri altında.
Gönül ister ki, kanatlansın, rüzgâr olsun bu canla,
Ama her girişimde, bir damar tıkanıklığı, sinir tutar.
Ah, bu yaşlı hücre! Yıllar geçtikçe daralan.
Her nefes, bir hüküm giyme, her sabah, bir nöbet.
Dışarıda hayat denen o geniş meydan var ya,
Ben sadece küçük bir pencereden seyrederim.
Gözlerim, parmaklıkların arasına sıkışmış iki mahkûm.
Sormayın bana, ne zaman bitecek bu tecrit malum.
Ruhum, bu ağır bedenin yükünden yorgun düştüm.
Tek dileğim var şimdi: Bir gün o zindan yıkılsın, o duvarlar erisin.
Ve asıl ben, bu etten mapustan firar etsin,
O zaman anlarım ki, en büyük özgürlük gelsin.
Bu beden hapishanesinden çıkıp,
Sonsuzluğa karışmakmış.
5.0
100% (3)