4
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
111
Okunma
Gidişinle sustu evin eşiği,
Rüzgâr bile uğramaz oldu babam.
Bir boş sandalye durur hâlâ baş köşede,
Üstünde ellerinin izi kalmış.
Gözüm dalar bazen eski radyoya,
Bir türkü başlar, sesi sensin sanırım.
Kulağımda yankılanır o derin “oğlum”,
Sanki bir ömür orada kalırım babam.
Toprak kokar, yağmur yağdıkça,
Bilirim, senin sesindir gökten düşen.
Bir mezar taşı kadar suskunum şimdi,
Adını söylerim, sesim titrer, içim çöker.
Ne gece uyur ne sabah güler,
Bir yanım sensizliğe alışmaz babam.
Bir yanım bekler hâlâ kapının önünde,
Belki dönersin diye, çocukça bir inatla.
Bir fotoğraf kalmış, bir de içimde sızı,
Her baktığımda yüreğim kanar.
“Dayan oğlum” derdin,
Dayanıyorum işte… ama sensizliğe değil, anına.
Bir çınar devrildi, yıkıldı göğüm,
Gölgenle bile ısınırdı bu ev.
Şimdi sessizlik büyüyor adının yerinde,
Ve ben… her şeyden çok, senden geçemedim babam.
Bazen rüyama gelirsin sessizce,
Gülümser, “iyiyim” dersin kısaca.
Uyanınca ellerim boş, odam soğuk,
Bir dua fısıldarım, içim yanar yavaşça.
Köyün yolu kardır, taşlıdır,
Her geçişimde gözüm doludur.
Bir mezar başında dizlerim çöker,
“Buralar sensiz ıssızdır” derim babam.
Bir ses, bir nefes ararım her gün,
Bazen aynada gözlerin kalır.
Gidişin öğretti susmayı bana,
Ama unutmayı değil, babam… unutmayı değil.
Şimdi bir ağıt kaldı geriye,
Bir yürek, bir özlem, bir sessiz hikâye.
Ben hâlâ senin izini taşırım içimde,
Ve her nefes, seni anmak gibidir babam.
5.0
100% (6)