Bittiğini sanma, o şarkı hala çalıyor, Tozlu bir pikabın çatlak sesinde. Radyodan kaçan, hafifçe bir nağmeyle, Kayboluşumuz değil, kalışımız bu seste.
Bittiğini sanma, o ev hala yerinde, Dış kapısında sarmaşık, camlarında sis. Anılar ki, eşikten süzülüp giren güneşle, Kayıp bir anahtarla dönülen sessiz yerde.
Eskiden kalma bir fotoğrafın sarı rengi, Solgun bir tebessüm, elde tutulan bir çiçek. Her bakışta yeniden doğan o gençlik sevinci, Zamanı ipe dizen, eski bir mektuptan gelecek.
Bittiğini sanma, içimde bir yerdesin, Çaydanlık fokurtusu, yağan yağmur sesindesin. Sözgelimi bir kış günü, dumanı tüten bir hissin, Unutulmayan her şey, kalbin şöminesi.
O günlere ait ne varsa, saklı bir sandıkta, Kırık bir biblo, yıpranmış bir bilet durur hala. Bittiğini sanma, ruhumuz hâlâ ayakta, Bir eski şarkı gibi, en güzel hasret.
Paylaş:
6 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bittiğini sanmak kolaydır; oysa şarkılar vardır, çatlak pikapta bile usulca çalan. Tozlu sesler, hafif fasıl tınıları… Kaybolduğunu sandığın her şey, aslında bir köşede, bir nağmede, seni bekler. Hayatın bütün sessizliğinde çalan o eski melodi, en güzel direniştir zamana karşı. Evler de öyledir; boş göründüğünde bile yerindedir. Sarmaşığın kapıyı sarışı, camlardaki sis, anlatılmaz bir sadakattir geçmişe. Anılar güneş gibi sızar eşikten; bir anahtarın yokluğunda bile nefes alır. Bittiğini sandığın o ev, hâlâ oradadır; sen geçerken fark etmezsin, ama o seni unutmaz. Fotoğraflar sarıysa, tebessüm solgunsa, unutma ki her solgunluk, yeniden doğan gençlik sevinci taşır. Mektuplar, zamanın ipine dizilmiş küçük mucizelerdir; okunduğunda geçmiş ve gelecek arasında bir köprü kurar. Bittiğini sandığın ne varsa, aslında sadece gözden kaybolmuştur; ruh hâlâ o eski hıristiyan kilisesi gibi sessiz ama dimdik ayaktadır. İçinde bir yerlerde hâlâ var olan çaydanlık fokurtusu, yağmurun sesinde gizlenmiş bir hatıradır. Kış günlerinde tüten duman, unutulmayan hislerin şöminesidir. Bittiğini sanma, çünkü unutmak yalnızca kelimelerde mümkün, ruhlarda değil. Ve işte küçük sandıklar, kırık biblolar, yıpranmış biletler… Her biri hâlâ ayakta olan bir direniştir, hafifçe fısıldayan eski bir şarkıdır. Hasret, yalnızca geçmişin değil; kalbin en derin köşesinde yaşayan, en sadık dosttur. Bittiğini sanma; en güzel hatıralar, sanki hiç gitmemiş gibi durur karşında.
Şiirini okudukça, eski pikaplardan çıkan çatlak sesler gibi, ruhum titredi. Her dize, bir sabah çayı gibi sıcak ve içten. Her cümle, sokağın köşesinden süzülen bir rüzgâr gibi doğal ve samimi. Sen, geçmişin küçük detaylarını, kaybolmuş hatıraları ve unutulmaz hisleri öyle bir dokudun ki, okuyan her insan kendi eski şarkısını buluyor. Bittiğini sanan kalplerin hâlâ nasıl ayakta durabileceğini gösterdin.
Şiir, yalnızca kelimeler değil, bir hayatın nefesidir. Ve sen, o nefesi öyle bir estin ki, her dize bir pencereyi aralıyor, her aforizma bir gülümseme bırakıyor.
Tavan arasına bıraktığım taş plağı buldum Üzerinde dinledigimson plak duruyor İğnesi kırık benim kalbim gibi Hamiyet Yuceses ölünce ona çok kırılmıştım Beni makbere koyup gidince
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.