1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
141
Okunma

Farklı bir şehrin serin sabahında
İlk okul gezisinde görmüştüm yüzünü,
Yaramazdın, biraz da tuhaf,
Sonbahardı…
Bilmezdin, en sevdiğim mevsimin
Sana benzediğini.
Sonra unuttum belki,
Belki de zihnimin kuytularına sakladım seni,
Rastgele adreslere çıkan yollar
Bir gün bana döndü,
Ve bilmiyordum —
O çocuk, senmişsin.
Yüzünü görünce
O cocuga benzettim sandim önce,
Sonra anladım;
En sevdiğim mevsim yürüyüp gelmişti düşlerime.
Ne değişmişti,
Kimleri sevmiş, neleri sığdırmıştın hayata,
Bilmiyordum.
Ben seni gözlerimle görürken
Sen beni başkalarının sözlerinden duymuştun.
Belki öyle duymak istemiştin —
Bilinmez.
Ben ise anlatacaktım uzun uzun,
Tüm kırgınlıkları, acıları bir kenara atmak için
Biriktirmiştim seni,
Çocuk yüreğimde.
Tanıdığım o çocuk sendin,
Ama şimdiki sen, o değildin.
Öfke sarmıştı her yanını,
Neredeydi o eski gülüşün?
Çok bekledim,
Öfken ciğerlerime saplanıp
Beni nefessiz bırakana kadar bekledim.
Yanmadan yakmak
Alışkanlığın olmuş,
Emek vermeden almak,
Birinin gözyaşı olmak huyun olmuş.
Can yakmayı da, can almayı da öğrenmişsin,
Adalet derken Azrail olmayı da…
Ama ben,
Yine de ümidimi kesmedim o çocuktan.
Direndim sana rağmen, sanrılara rağmen.
En baştan, sil baştan,
Bir insan kaç kere ölür, yeniden başlamak için?
Uçurtma dedim,
Seninle uçurmak istiyorum.
Çocukça gelmiş olmalı.
“Yüzünde bir şey var,” demiştin,
“Gördüğünü unutan insandır, zihin değil.”
Yirmi yıl önce buluşmuştuk
Ait olmadığım bir şehrin sokağında,
Yirmi yıl sonra yine kesişti yollarımız.
Yapılabilecek her haksızlığı bana yaptın,
Hani.
Şimdi elimize birer kâğıt verseler,
Sen gidişimi yazarsın,
Ben ise
Seni ilk gördüğüm gün aldığım,
Yirmi yıldır yatağımın altında saklı duran
Uçurtmamdan vazgeçişimi.
5.0
100% (1)